YESRİB'TEN MEDÎNE'YE

Yesrib, Efendimize “yabancı” bir şehir değildi, orada dayıları = Neccâroğulları vardı, annesi Âmine oralıydı; babası Abdullah’ın mezarı da oradaydı. Dedesi, Abdulmuttalip (asıl adı Şeybe) de orada doğmuştu. Abdülmenâf’ın oğlu Muttalib (Abdülmenâf’ın diğer oğulları : Abdüşemş  Nevfel ve Hâşim’dir; Abdulmuttalip, Hâşim’in oğludur.) yeğenini oradan devesinin sırtında, perişan bir şekilde Mekke’ye getirmiş, Mekkeliler onu Muttalib’in kölesi zannetmişler ve ona Muttalib’in kölesi anlamında Abdulmuttalip demişlerdi.

Efendimiz Medîne’ye girdiğinde, “Benim burada akrabalarım = dayılarım var.”, (oysa, gerçekten de var.) dememiş; konaklayacağı yeri ve mescidi devesinin belirlemesini istemiş, orayı bizzat satın alarak ev ve mescid edinmiş; (bu, bir ‘kura = yazı-tura’! değil, apaçık bir tarafsızlık göstergesidir.) ve evinin ve Mescid’in (= Mescid’i Nebevî’nin) yapımında bizzat çalışmıştır. 

Yesrib, (bırakın Yesrib’i, dünya) o güne kadar böyle bir lider görmüş müdür?!.

Efendimiz, Yesrib’i ve dünyayı yeniden imar ve inşâ etti ama O âhirete irtihal edince, dünya yeniden eski haline döndü.

Yesrib’i Medîne (= medeniyet şehri) yaptı ama dünya hâlâ “vahşî”!..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET