AKIL ve NAKİL

Vahiy, özel ilhamdır.

Özel bir ikramdır.

Akıl gibi.

Akıl da herkese özel bir ikramdır; herkes onu besler, büyütür ve geliştirir.

Nebîlere, vahiy doğrudan yol gösterir ve ilham verirken; bizlere, onlara inen vahiyler ilham verir ve yol gösterir. Nebîler de bizler de bu ilhamları yine bizlere ikram edilen (= verilen) akıl (ve kalp) ile anlar ve uygularız.

Kalp, derin akıldır; akıl, sürekli doğru çalışırsa = hep doğru istikamette olursa = yönünü/kıblesini bulursa, (sürekli) kalbetmez = yön değiştirmez; kalpte (de) taht kurar, istikrarını bulur; bildiğine kesin inanır ve inandığını da bilir hâle gelir. (= Akleden Kalb = Kalb-i Selîm = Akl-ı Selîm = Lüb = Ulül Elbâb.)

Rabbimiz Allah, her insana özel özenmiş = en güzel, en donanımlı şekilde var etmiş = yaratmış, ama (bu nankör) insan, bu donanımı heba etmiş; çook az insan bunun kıymetini bilebilmiş. Bu durum, 100. sûrede (= Âdiyât) peş peşe yapılan beş yeminden sonra lekenûd kelimesiyle ifâde edilir ve insanın kendi de buna şahittir (= bunu bilir), denir.

Nankörlük, insana verilen akıl nimetini kullanmamaktan, kullanamamaktan kaynaklanır. O büyük nimet (= akıl) doğru kullanılsa, (sanırım) Vahiy de Allah da aranır-bulunur ve oralardan doğru ilhamlar = destekler = takviyeler de alınır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET