DİN-HAYAT BAĞI

Buna, din-dünya bağı da diyebiliriz; bu bağ, bizi âhirete (= sozsuz/ebedî âleme) de bağlıyordu ama bu bağ nasıl olduysa (sonradan) koptu.

Elçiler yaşarlarken, dinle hayatın (= dünya ve âhiretin) bağını çok sıkı ve sağlam kurmuşlardı.

Bu bağ nasıl koptu, koptu mu?!.

Kopmadıysa da çook zayıfladı!.

Bu bağın kopuş ya da zayıflayış serüveni, çok ciddî çalışılması gerekiyor; ben bazı “tahminlerde” bulunacağım.

Bu kopuşu, batı ve doğu dünyası için ayrı ayrı ele almak gerekiyor. 

Batıdaki kopuş, kilisenin tahakkümüne tepki idi. Laiklik, Tanrı’yı “emekliye ayırdı.”!.

Doğu dünyasında ise, Efendimizin vefatı ve dört halife sonrasında yönetim saltanata dönüştü. Yöneticiler, Bizanslılara ve Perslere “özendiler”!, dünyaya daha çok değer vermeye başladılar.

Oysa, din-devlet, din-siyaset, din-hayat ilişkileri bir bütündür; dünya ile âhireti bile ayırmak “saçmadır”!. Bu ayrımı biz, zamansal olarak (= öncelik-sonralık şeklinde) ve “tedbir için” yapıyoruz. 

Bu dünyanın da âhiretin de, yerin de göğün de Rabbi Allah’tır; tüm yerlerdeki (= mekânlardaki) düzen (= din) O’na aittir. O, insanı “belli konularda” yetkilendirmiş (= halife), insana akıl ve irade vermiştir. İnsan, aklını ve iradesini İlâhî İrade’ye uygun kullanırsa, dünya ve âhirette rahat eder.

Siyer = Efendimizin yaşadığı hayat, bize aynı zamanda bu bağın nasıl kurulduğunu da gösterir/öğretir.

Din ve dünya arasındaki bağın kopukluğu veya zayıflığı, sadece siyasette değil, ilimde, felsefede ve günlük (bireysel ve toplumsal) hayatta da kendini göstermektedir.

Dünyevîleşme (= hayatı sadece dünya olarak görme), bu kopuşun ana sebebidir. Çünkü, yaptığımız her eylemi/davranışı, bu dünyaya dönük yapmaktayız, bu da bizde bencilliğe ve sorumsuzluğa sebep olmaktadır.

Kendini Rabbine karşı sorumlu hissetmeyen, hiçbir şeye karşı sorumlu hissetmez, herkese ve her şeye duyarsızlaşır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET