GÜNCEL TANRILAR ve ALLAH

Bu nasıl bir başlık!, demeyin, biraz sabredin.

Modern insanın Tanrı tasavvuru sakat, sakatlanmış!.

Gençlik dönemlerinde katolik bir rahibe olan, sonra kendini araştırmaya veren Karen Armstrong, 4000 yıllık Tanrı Tarihi (Antikidedeki, Yahûdilikteki, Hristiyanlıktaki, İslâm’daki ve doğu dinlerindeki Tanrı algısını/tasavvurunu) çalışmış ve bu çalışmasını kitaplaştırmıştır. Bu çalışma, günümüze (de) ışık tutmaktadır.

Günümüz Tanrı algısı eklektiktir. İslâm, bu eklektizme son vermek, Tanrı algısını/tasavvurunu tevhîd etmek ve düzenlemek için inmiştir.

Eklektik veya eklektisizm ne demektir?!.

Kendi başına bütüncül, sistemli ve anlamlı bir dünya görüşü = hayat tasavvuru (= paradigması) olmayan, oradan-buradan aldığı parçalarla (= düşüncelerle) yapma = sûnî = yapay bir bütünlük kurmaya çalışan anlayış, düşünce veya yapı.

Bunun, bizim Tanrı tasavvurumuz ile ne alâkası var, diyebilirsiniz; sabredin.

İslâm’ın Tanrı = İlâh anlayışı, bütüncül, sistemli ve anlamlıdır. Allah, EHAD’dir, SAMED’dir, VE LEM YEKÜN LEHÛ KÜFÜVEN EHAD’dir.

EHAD, Tek ve Bir,

SAMED, parçası olmayan = parçalanamayan (= doğmayan, doğurmayan = LEM YELİD VE LEM YÛLED) bütün,

VE LEM YEKÜN LEHÛ KÜFÜVEN EHAD, Dengi ve benzeri olmayan, demektir.

Bu kısa sûre (= İhlâs) ve Kelime-i Tevhîd, Allah’ı, zâtî, subûtî ve selbî sıfatları (= özellikleri) ile özetler. = O, nedir, ne değildir?!. Esmâ-ül Hüsnâ, bu sıfatların (= özelliklerin) ta’datı = sayımıdır. 

Kelime-i Tevhîd, bu sıfatları (= özellikleri) taşıyan Allah’tan başka bir  ilâh (= Allah) yoktur, der.

Şimdii,

Bizler, kısmen ya da tamamen, bu sıfatları (= özellikleri) Allah’tan başlarına (= min dûnillah) da veriyor, tahsis ediyor muyuz?!. 

Bütün mesele bu.

Allah varken, Allah dışında bazı kişilerden, kurumlardan, güçlerden fiilî beklenti içine giriyor muyuz, hatta onlara yalvarıyor muyuz; onların Allah’ın dinine = yasalarına muhalefet ettiklerini gözlerimiz göre göre = bile bile bunları yapıyor muyuz?!.

Böyle yapıyorsak!, sanki onlarda ilâhî bir güç vehmediyoruz!.

Kim onlar?!.

Tağûtlar = azgınlar. Onlar, hahamlar, papazlar, şıhlar-şeyhler, siyasî ve dînî liderler gibi nüfuzlu kişiler ve kurumlar. Biçoğumuzun bahanesi, ‘biz bunları, onlar bizi Allah’a yaklaştırsın = yakınlaştırsın diye yapıyoruz.’ = “liyukarribûnâ ilallahi zülfâ” (39/3) şeklinde.

Mekke müşrikleri de putlara bunun için tapıyor ve onlar bizi Allah’a yaklaştırır, diyorlardı; onlar da EN BÜYÜK İLÂH olarak Allah’a inanıyorlardı.

Bugün ne değişti?!.

Değişen, büyük ölçüde putların soyutlanması = gönüllerden değil, gözden ırak olması; yine de (= hâlâ) somut = gözlerimizin önünde duran putlarımız var. Soyut putlar, ideolojiler; somut putlar ise, bu ideolojilerin ölmüş ideologları.

Samed olan, Bir ve Tek (= Ehad olan) Allah’a inanmak demek, O’nun dinine = düzenine = emrine boyun eğmek, O’na kulluk etmek demektir. O’nun dini = düzeni = emri dışında, O’nun dinine = düzenine = emrine aykırı hareket eden birine/birilerine (= kurum ya da kişi -- kişinin kendi/nefsi de olabilir -- fark etmez) itaat etmek, onu/onları tanrı edinmektir. Meseleye böyle bakarsak, güncel tanrılarımız o kadar çok ki, ancak sıkıştığımızda (onlarla başımız derde girdiğinde) “Allah”! diyoruz.

Öyle mi  değil mi?!.

Samimî bir şekilde kendimizi ciddî bir hesaba çekelim.

İyi olur. Kazançlı çıkarız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET