SÖZÜN EN GÜZELİ

Kitâb’ta bunun karşılığı Ahsen-el Hadîs’tir. Ben bu yazıda bu âyeti (Zümer, 23) ele alacağım. Önce âyetin meali :

“Allah, sözün en güzelini (= ahsen-el hadîs), birbiriyle uyumlu, tutarlı, benzer (= müteşâbih) ve ikişerli olarak (= mesânî bir şekilde/yapıda) Kitab’ta indirdi. Onların  = Rablerinden korkan kimselerin (O’nun Kitâb’ını okurken veya O’nu zikrederlerken) derileri(nin tüyleri! = cülûd) ürperir!. (= teqşairru). Sonra da o derileri (= cülûdühüm) ve kalpleri (= kulûbühüm) yumuşar!. (= leyn/telînu). İşte bu, Allah’ın hidayetidir.!. Allah, dilediği kimseyi hidâyete erdirir; dilediğini de sapıklıkta bırakır; kimi sapıklıkta bırakırsa, artık ona kimse hidâyet veremez = yol gösteremez.”

Kelime analizleri :

Çok kelime var, ama ben üç-beş tanesi üzerinde duracağım. Meselâ,  Ahsen-el Hadîs bunlardan biri; bir diğeri :

Teqşairru. Kitâb’ta sadece burada geçer; kökü, iqşerra veya qaş’era; anlamı, ürpermek, titremek, hatta üşümek olarak çevriliyor. Bir diğer kelime :

Leyn/telîn. Bu kelime Kitâb’ta beş yerde geçer. Al-i İmran, 159. Tâ-Hâ, 44. Sebe, 10. Zümer, 23 ve Haşr, 5. İlki, linte; yumuşak davranma. İkincisi, kavlen leyyin/en = yumuşak söz söyleme. Üçüncüsü, elennâ, demiri yumuşatmak. Dördüncüsü (buradaki), derinin ve kalbin yumuşaması; ve sonuncusu, lînet, hurma ağacından çok küçük (belki de yumuşak bir) parçanın (kesilmesi) anlamındadır. Bir diğer kelime :

Müteşâbih. Kök, şibh; benzeme veya benzetme demek. 12 yerde geçer. Benzemenin veya benzetmenin olması için iki (farklı!) şeyin olması gerekir; onun için mesânî denmiştir. Bir diğer kelime de :

Mesânî (مَثَانِيَ). İsnâ (= iki)’den, ikişerli demek. Bu kelime de, yesnûn = döndürme ve istisnâ = testesnûn hariç, 27 kez geçer. Buradaki mesânî, zıt (= çift!) anlamlılık (= dikotomi = ikilik) değil, belki paralellik ve bu paralelliğin bütünlüğü anlamındadır, iç ve dış (= zâhir ve bâtın) gibi.

Deri, kalp ve zikir kelimelerine (şimdilik) sıra gelmedi, yer dolacak; ben, ahsen-el hadîs’ten (= En Güzel Söz’den) söz edeceğim. 

Demek ki en güzel söz, bizim dünyamızdaki tek boyutlu söz değil; hem görüntüden, görünüşten (= dıştan = fenomenden), hem görünmeyenden, gizlenenden (= içten, içte olandan = numenden) söz edecek ve derileri, kalpleri (= dışı ve içi) titretecek!. = insanı etkileyecek.

Materyalistler, sözün (= söze karşılık gelen hakikatin) dış = görünen yüzünden, dolayısıyla belki de yarısından = derisinden = görünen dünyadan = şehâdet âleminden; (görünmeyen dünya, gaybın/gayb âleminin %20’sini oluşturuyormuş; biz, âlemin %80’nini görmüyormuşuz.); idealistler, sözün (= söze karşılık gelen hakikatin) iç yüzünden, yarısından! (kalbinden?!), ama onlar da bildiklerinin belki sadece %1’inden söz ediyorlar.

Dolayısıyla iki kesim de güzel söz söylemiyor = söyleyemiyor.

Güzel sözün, aslı ve astarı (içi de dışı da) olur. Bunu da sadece Bu Kitâb (= Allah) söyler, burada (= 39/23’de) söylediği gibi.

Şimdilik bu kadar. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET