NASIL BİR DEVLET?!...

Bu soruyu, Abdulvahhâb El-Efendi de sormuştu. (İlke Yayınları, İstanbul : 1994. Çev. Hasan T. Kösebalaban)

Modern-ulus devlet, o ülkede yaşayanların “çıkarlarını” koruyan bir organizasyon (= Hegel, Hobbes) ve ortak bir sözleşmeyse (= J. J. Rousseau), çıkar çatışmalarını sıfıra indirmek ve %100 anlaşmak, uzlaşmak aslâ mümkün olmaz; bu, öyle ya da böyle “çatışma”! demektir. Bu devlet, diğer (ulus) devletlerle ilişki kurduğunda, çatışmanın artması da kaçınılmazdır.

Öyleyse (ideal) devlet, herkesin (= dünyada yaşayan her ferdin) ortak çıkarını koruyan “Bir’inin”! belirlediği ilkelere uygun hareket eden devlettir; Eflâtun’un devleti de değildir. İlk bakışta buna da “ütopya” denilebilir; aslında bu dindir; böyle/buradan bakınca, mücadele, bu “ütopyayı” kabul edenlerle etmeyenler arasındadır; dinle devlet ayrı değildir.

Pekiî, öyleyse kamu düzeni nasıl sağlanır?

a) Güç kullanarak = Polis (ve asker) devleti kurarak.

b) Çoğunluğun dediğine azınlığı razı ederek.

c) Evrensel kabulleri benimseyerek.

d) Hiçbir şekilde sağlanamaz, hep çatışma (= çekişme) içinde yaşanır. (Ötede de mi?!.)

Burası, bu düzeni sağlamak için çalışanlarla çalışmayanların belirlendiği alandır; ötede bu düzen kesin bir şekilde sağlanacaktır. Cennetle cehennemin arasında aşılmaz duvarlar vardır. Her ne kadar buna a’raf dense de, ben a’rafı, (cennettekileri ve cehennemdekileri üstten gören/seyreden) “üst bir bilinç” olarak anlamak istiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET