KUR'ÂN'I NASIL OKUMALIYIZ?!.

Kur'ân okumaktan maksat, anlama (ve yaşama) ise Kur'ân başka türlü; sevap kazanma ise Kur'ân başka türlü okunur.

Kur'ân’ı sevap kazanmak için okuyanların anlama derdi yoktur, en azından ben öyle düşünüyorum. Onlar, Kur'ân’ın, sadece Ramazanlarda, sıkıntılı günlerinde (= cenazelerinde), ölülerin arkasından, mezarlarda, Cuma akşamları okunmasının sevap olduğuna inanır ve o sevabı hem kendileri alır hem de ölmüş geçmişlerine dağıtırlar. (Sizi gidi tüccar kafalılar!.) Hatta Âdem’den beri gelmiş-geçmiş tüm Müslümanlara da verirler. (Ceplerindeki üç kuruşu vermezler, o daha değerlidir!.) Nesilleri kesilmiş, isimleri unutulmuş, bana da bir Fatiha yok mu diye bekleşen tüm insanlara bağışta bulunurlar!... bunlar hakkında çok şey söylerim ama söz israfı olur, burada kesiyorum. 

Gelelim öteki okuma şekline. = Anlamak, dolayısıyla da yaşamak için okumaya.

Bikere bu okuma için iyi niyet ve samimiyet (ilk) şarttır; bunun fizikî göstergesi abdesttir. Abdest, sadece dış temizliği sağlamaz; iç temizliği de yapar. Abdestli kişi, Allah için bir iş (= ibâdet) yapacağını bilerek abdest alır. Kalbini, kafasını, elini-ayağını, ağzını-burnunu (dilini) madden ve mânen temizler.

...

Ve Allah’ın Kitâb’ını Bismillah diyerek = O’nun Adıyla açar. Kastı, anlamaktır; Rabbim bana ne diyor, ne söylüyor, diye bakmaktır. Ne dendiği, bir kerede anlaşılamayabilir, anlaşılmak için Kitâb, bi daha bi daha okunur; Kur'ân’ın anlamı zaten sürekli, çook okunan demektir. Şahsen ben her okuyuşumda Onu “yeniden”! anlıyorum.

Kur'ân, “anladım”! denilerek oku(n)ması bırakılacak bir Kitâb aslâ değildir. O, her okunuşunda kendini bize biraz daha açar. Her okuyuş,  Kur'ân’ın o engin dünyasında yeniden geziniştir. Bu gezintide = seyahatte acele edilmemeli; ayrıntılar ve (ontik ve semantik) bağlantılar (= görüntüler!) es geçilmemelidir.

Belli bir süre sonra!, “Kur'ân’ı ben okudum veya okuyorum.” da denilmemelidir. 

Ne demek istiyorsun?!.

75/Kıyamet, 16 ilâ 19. âyetlerde denilmek isteneni demek istiyorum.

Önce âyetlerin mealini vereyim.

“Aceleyle dilini hareket ettirme (kıpırdatıp durma; bu işin dille bi alâkası yok.)!. Onu (Senin kalbine) cem etmek = toplamak ve okumak = okutmak Bize aittir, Bizim işimizdir. Biz Onu okuduğumuzda, Sen O okuyuşa uy = tâbî ol!. (yeter.) Sonra da Onu (insanlara) açıklamak = beyan etmek de Bize düşer.”

Kur'ân’a iyi niyet ve samimiyetle (= Rabbim bana neyi emrediyor, benden ne/neyi istiyor, diye) yaklaşılırsa, yük (= okuma, anlama ve açıklama yükü!) bizim üzerinizden alınır!. Biz, sadece Ona tâbî oluruz, Ona uyarız.

Kur'ân okuduğumuzda, yaşadığımız hayatla Onun bağını kuramıyorsak = okuduklarımızı hayatımızda uygula(ya)mıyorsak, Kur’ân’ı değil yazıyı = metni (= Mushafı) okuyoruz, “Kelâm Eden’i = Muhatabımızı” kâle almıyoruz = önemsemiyoruz! demektir.

Daha fazla söze gerek var mı?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET