ÂSÂ

Dâbbet-ül arz yazımda, Hz. Süleyman’ın âsâsını saltanat olarak nitelemem “garib” karşılanmış; bu kısa notta, bu konuya değineceğim.

O gün o toplumda âsâ, gücün, saltanatın sembolü idi; o döneme ait tarihî eserlerde ve tarihî kitaplarda bu görülebilir. Bugün de âsâyı “ihtiyarlar” (= yaşlılar değil, seçim hakkı olanlar) kullanırlar; onlar, tecrübeli (görmüş-geçirmiş) adamlardır. Mûsâ (a.s.)’ın âsâsının “yılana” dönüşmesi de, bir mu’cize şeklinde okunmaktan ziyade, o gün Ona, “güç, iktidar, saltanat” verilmesi şeklinde okunmalı = anlaşılmalıdır. Yılan, bugün de hekimliğin/tıbbın (= maddî-manevî sağaltımın) sembolü olarak kullanılıyor. Yılan, o günün kâhinlerinin, sihirbazlarının --- ki onlar, o günün (manevî) dînî önderleridir --- kullandığı bir semboldür. Bunun için biraz Ortadoğu (ve Yunan) mitolojisi okumak, biraz müze gezmek yeterlidir.

Kur'ân, bu reel toplumsal ve kültürel gerçekliği, bu tür semboller üzerinden dönüştürmek istemektedir; o günün gerçekliğini yok sayarak, olumlu bir dönüşüm gerçekleştirmek de mümkün değildir.

Âsâ, somut gücün; yılan, soyut gücün sembolüdür; Hz. Mûsâ (a.s.)’a da, Hz. Süleyman (a.s.)’a da bu somut (= maddî) ve soyut (= manevî) gücün verildiğine ve bu gücün, Hz. Süleyman (a.s.)’ın elinden bir “ağaç kurdu” ile (= dâbbet-ül arz ile) yavaş yavaş alındığına vurgu yapar Kur'ân.

Hz. Mûsâ (a.s.)’ın âsâsının sihirbazların sihirlerini yutması, Onun, onlardan ma’nen daha güçlü ve daha yetkin olduğuna işarettir; sihirbazların : “Biz, Mûsâ ve Hârun’un Rabbine iman ettik.” (20/70) demeleri de bunun apaçık göstergesidir. Allah-u A’lem. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET