KELİME OYUNU
Kelime : Mülk (ملك)
Bu kelimeyi, “keyfimize göre”! harekesiz okursak : Mülk, Melek, Milk, Melik şeklinde okuyabiliriz. Buna, isim ve fiil yapan bazı harfler ilâve edersek : Mâlik, Mülkiyet, Memlük, Temlik, Temellük, Memleket, Memâlik, Melâike. Melekût, hatta İstimlak kelimelerini elde ederiz. Kelimeyi ters çevirirsek : Kelime (كلم) şeklinde okunur; bunun lâm’ına, elif ilâve edersek, kelâm kelimesine; başka harfler ilâve edersek, mütekellim, tekellüm (= konuşma), kelîm (= yaralı) kelimelerine ulaşırız.
Bu “oyunu” niye oynuyoruz?!.
Etimoloji, anlamın ip ucunu verir, anlamın tamamını değil; anlamın bir kısmını gösterir. Kelimenin esas anlamını, cümle ve o cümlenin içinde olduğu metin verir; metne de anlam, bağlamla (= içinde bulunulan durumla = hayatla) verilir.
“LeHü-l Mülk = Mülk O’nun.” (dur.) cümlesinde, bir harf (= le), bir zamir (= Hû), bir kelime (= Mülk) var. Le, Arapçada tekîd = kesinlik bildiren harf; Hû, Allah’a giden zamir; Mülk, dar anlamıyla bişeylerin (dükkân, ev, araba, arşa, vb.); geniş anlamıyla da tüm âlemin ve içindekiler(in sahipliği). Bu cümleyi okurken (= tekellüm ederken), mülkü dar anlamıyla alabilir miyiz?!. Aslâ. Niye?!. Çünkü buradaki (= bu cümledeki) mülk, Allah’la birlikte kullanılmış ve mülkün başına tekîd lâm’ı getirilmiş. Denilmek istenmiş ki, esas mülk Allah’a aittir; O, sizlere bu mülkü, geçici (= emânet) olarak vermektedir.
...
Bu memleketleriniz, melikleriniz (= krallarınız), mülkleriniz de O’nun. Siz bunları temelli mülk (= temellük) edinerek “hırsızlık” yapıyorsunuz!. Hırsızlığı, Proudhon’un kullandığı anlamda kullanmadım; o, ‘mülkiyet, hırsızlıktır.’ diyordu, komünistti; ben kominist değilim, mülkiyeti emânet görenlerdenim.
...
Kelimeler, (tersten!!!) mülkleri imliyorsa, somut ve soyut şeylere karşılık geliyorsa, kelimelerin mülklerle “bi tür” ilişkisi var, demektir. Melikler, mülkleri kelimelerle (= sözlü emirlerle) yönetiyorlar. Allah da Emir’le ve Melekleri ile Mülkünü yönetiyor.
Ama biz insanlar, O’nun emirlerini dinlemiyoruz!.
Bu (zihinsel) “oyundan”! sıkıldınız, biliyorum; kesiyorum. Bilelim ki, dille oyun oynamak, mülkle (= eşya ile) oyun oynamaktan daha öğretici; bu oyunu bence hafife almayalım. Wittgenstein, dil oyununa, olumsuz bir anlam yüklememişti; “anlam, sözcüğün temsil ettiği nesnedir.” demişti.
Bize isimlerin öğretilmesi de buna benzer bi şey; ama öğrenmenin hakkını verirsek = öğrenme oyunu oynamazsak = öğrendiğimizin gereğini yaparsak = öğrenmeyi (bizâtihî bir) amaca dönüştürmezsek.
Öğrenmenin amacı, hidâyettir; ama hidâyette de öğrenme sürer, yol yürürken de tuzaklar bulunur.
Yorumlar
Yorum Gönder