HÎYN

Hîyn, zamanî (= zamanla ilgili) bir kavram.

Zaman nedir?!.

Yaratılışın içinde olduğu, yaratılışa kaynaklık eden “bişey”!. Yaratılan her şey, zamana tâbîdir, zamansaldır. Bu zamanlılık, kesintisizlik (= sermedîlik = ebedîlik) ve kesintililik (= geçicilik = muvakkatlık) şeklinde vukû’ bulur.

Kesintisiz (= sermedî = ebedî) zamana dehr denir; kesintili, muvakkat, geçici zamana da hîyn. 

İnsan Sûresi 1. âyette, “hîyn-un min-ed dehr” (= dehrden hîyn) tabiri geçer. Dehr, harf-i tarifli, ma’rifedir; hîyn, nekradır. Bu, hıyn’ın bilemezliğine; dehr’in bilinebilirliğine işaret gibi görünse de, dehr, hıyn’den daha “büyük ve daha uzun” zamandır, bizce hiç bilinemez; ama onu (her ikisini de) Allah bilir.

Hıyn’ın en kısa zaman aralığı ân’dır; sonra uzar gider, saniye, dakika, saat, gün, yıl, asır, milenyum, ... olur. Âyetteki hîyn, evrim biyologlarına göre milyonlarca yıla tekabül eder. İnsanın, insan olması için çook uzuuun bir süre geçmiştir.

Dehr ise, bölünemeyen kesintisiz zamana karşılık gelir. Bu zamanın başı da sonu da yoktur; tüm yaratılmışlar bu zamanın içindedir; onlara burada belli = muvakkat zaman süresi (= ecel) verilmiştir; onlar, o sürelerini tamamlayınca büyük zamanın içine (= dehre) geri dönerler. Molla Hâdi Sebzevârî gibi işrâkî filozoflar böyle söylüyorlar.

Zamana sövmeyi yasaklayan hadisi de, ki o hadiste kast edilen dehrdir, bu bağlamda düşünebiliriz.

“Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki : Âdemoğlu dehre (zamana) söverek Bana eziyet verir. Halbuki Ben, dehrim! (?!). Her şey Benim elimdedir. Geceyi, gündüzü Ben idare ederim.” (Buhârî : Tefsir, 45.)

Dehrîleri, dehrî yapan böyle bir anlayıştır. Onlar, Allah ile Dehri özdeş görürler; oysa, dehr de yaratılmıştır; dehr, “her ne kadar zaman gibi görünse de”! aslında mekândır = tüm yaratılmışların mekânıdır. Belki de burası, uzay-zaman bükülmesinin gerçekleştiği yer ve ân’dır. (= mekân ve zamandır.)!.

Doğum da (= hayata geliş de), ölüm (= hayattan gidiş) de zamanda, zamanın içindedir. Zaman ölürse, geriye Tanrı’dan başka bişey kalmaz.

Gün (= zaman) gelecek :

(Kimi) Kendisi de ölmek için zamanı da öldürmek isteyecek (çook acı çektiği için ölmek isteyecek) ama ölemeyecek! (= ne ölebilecek ne de yaşayabilecek = “lâ yemûtü fîhâ ve lâ yahyâ.” 87/13); kimi de, ölmek istemeyecek = bu hayat bitsin istemeyecek = ölümsüzleşecek!; çünkü o, sıkıntı, usanç, bıkkınlık, yorgunluk, üzüntü, gibi şeyler görmeyecek. (Bknz. 34/34-35.) Bu adamlara : (ki bu adamlar bu hâllerini burada kazanmışlardır) : ‘Ben artık zamanı (= dehri) öldürüyorum.’ dersek, haksızlık (zulm) etmiş oluruz.

Hıyn, buraya aitse; dehr, öteye aittir; bura, geçicidir = muvakkattır; öte, kalıcı = ebedî ve sermedîdir. 

Vesselâm. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET