İBN TUFEYL'DE AKIL

İbn-i Sînâ’da akıl, İbn Rüşd’de akıl gibi başlıklar açılabilir ama ben, Endülüs filozofu İbn Tufeyl’in aklına hayranım; Endülüs’ten çok önemli adamlar, cins kafalar çıkmış : İbn Bacce, İbn Hazm, İbn Arabî, İbn Rüşd, daha bir çok isim. Tabîî ki bu adamları doğu (din) beslemiş; bunlar Farâbî’den, İbn Sînâ’dan, Mu’tezilîlerden, İsmailîlilerden, vs. etkilenmişler, beslenmişler; o dönemde akıl faalmiş, belli ki faal akılla irtibat kurabiliyormuş; şimdi öyle mi?!.

...

İbn Tufeyl’in çook önemli alegorik-metaforik-sembolik bir hikâyesi var : Hayy b. Yakzan. Bu hikâyenin daha önce bir benzerini İbn Sînâ da yazmıştı, orada geçen Absal ve Salaman karakterlerini belki de o yaratmıştı.

Hikâye, sıcak bir adada (ekvatorda) tek başına “topraktan” yaratılan ve yaşayan (onu besleyen bir ceylan, hayvan) bir adamın hikâyesi. Bu adam, dışarıdan ilâhî ve insanî (vahiy, kültür vs.) hiçbir etki almadan, tamamen aklını kullanarak doğayı ve kendini tanıyor, oradan ahlâka (iyi-kötü bilgisine) ve dine (yaratıcı ve yönetici bir Güce) ulaşıyor; “aydınlanıyor”!. Sonra da insanları “aydınlatmak için” adadan ayrılıyor. Çook çabalıyor, anlıyor ki Salaman gibi adamları uyandırmak, mümkün değil; onlar, dünyevî rahatlarının (konforlarının) bozulmasını istemeyen cesaretsiz (cüretsiz) adamlardır, onlar için din, dünyada rahat/konfor (= iyi gelir ve iyi statü) sağlıyorsa iyidir, değilse o din “anarşisttir”!...

İslâm’a ilk kulak veren insanların, mazlumlardan ve müstez’aflardan (= zayıf/güçsüz bırakılanlardan) olması bu yüzdendir.

Hayy (= Absal), en sonunda bu insanlardan ümidini keser ve “adasına” (mağarasına, uzlete/halvete) geri döner.

Ahâlinin  aklı, ki buradaki karşılığı Salaman’ın aklıdır, uzağa ermez; o akıllar peşin olanın, çabuk geçenin, tükenenin = bitenin arkasından koşarlar; gelecek olana, ebedî = kalıcı olana değer vermezler. (Bknz. 76/27.)

Bu Sûre (İnsan Sûresi), insanı anlatır, insanın ilk yaratılışından başlar ve bu dünyada iyilik ve kötülük yapan (inanan-inanmayan) insanların akıbetlerini tasvir eder; 23 ilâ 31. âyetlerde Sûre, çook önemli tavsiyeler ile biter.

İbn Tufeyl’in hikâyesindeki akla, tek başına hakikati (Hakkı) bulması sebebiyle ütopik yaftası vurulabilir; vurulmasın diye Allah, insanlığa Rehberler (= Peygamberler) ve beraberlerinde Kitâb’lar göndermiştir; en kâmil = mükemmel akılları da Onlara vermiştir. Onlarda öyle bir akıl olmasa idi, Onlar da bizim gibi hevâ ve heveslerine (= Salaman gibi hayvanî akıllarına) uyarlardı. Peygamber aklı, filozof aklından üstündür. Hayvanî akıl, insanı yaşamda tutan ve o yaşama konfor katan akıldır. Öleceğini bilen akıl (= bu yaşamın sonlu olduğunu bilen/gören akıl), hayata ve olaylara başka türlü bakar, o akıl başka türlü çalışır. 

Cins, sıra dışı kafalar (= akıllar), bizim akıllarımız = kafalarımız gibi çalışmazlar; onlara biz, “akılsız/lar,  abptallar”! (= deliler, mecnunlar vb.), hatta ahmaklar! (menfaatlerine olan o şeyi nasıl görmezler!) deriz, onlara enâyî (= çabuk kanan veya kandırılan) gözü ile bakarız.

Böyle. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM