SİYER

Kelimenin kökü, SYR (سير). Özgeçmiş, hayat hikâyesi, hayat seyr-ü seferi, davranış, seyahat, yürüyüş ve hayat, hatta bir aracı/arabayı (bedeni?) kullanmak/harekete geçirmek demek.

Her insan ve toplum, kendisine verilen ömür süresinde (= çağda veya zaman diliminde) yaşar, bu yaşayışını dine (= Kur'ân’î ilkelere) uydurursa doğru bir siyer = hayat üzeredir. Bu siyer (= seyr-ü sefer, hayat) onu doğru yere (= Rabbine) götürür.

Siyer-Kur’an İlişkisi 

Kur'ân, Siyer’le daha net anlaşılır.

Siyer, Kur'ân’ın yaşanmış hâlidir. 

Siyer, Kur'ân’dan ayrılamaz.

Ama Siyer, tarihtir; Kur'ân, tarih/sel değildir, evrenseldir.

Öyle ise,

Efendimizin hayatından (= Siyer’inden) dersler çıkararak, bugün kendi siyerimizi Kur’ân’a uygun oluşturmalıyız.

Siyer = Sîret terimi, Tâ-Hâ, 21. âyette geçer; bu âyette Hz. Mûsâ’nın âsâsının ‘yılana’ dönüşmesinden bahsedilir, bu durumdan Hz. Mûsâ korkar ve Ona, “Korkma!, onu al!, Biz onu eski/ilk durumuna döndüreceğiz” denir. Buradan yola çıkarak, herkes kendi iradesi ile yaşadığı hayatı = sîreti (= siyeri) ile “ilk durumuna”! dönecek ve devir tamamlanacaktır, çıkarımı yapılır. Allah-u A’lem. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET