DÂBBET-ÜL ARZ

Dâbbe, debelenen yük hayvanı; arz, yer, yeryüzü, arazi. Yaygın bilinen hâli ile dâbbet-ül arz tamlaması ise kıyamete yakın çıkacağına inanılan acâib, büyük, esrârengiz bir hayvan.

Bu tamlama deyim Kur'ân’da sadece bir yerde (34/14) geçer; araya fî ve min harf-i cerleri girerek, dâbbet-in fil arz (6/38. 11/6) veya dâbbet-in minel arz (27/82) şeklinde de bir kaç yerde; kelime çoğulu devâbbe ile birlikte de 18 yerde geçer.

Sebe, 14. âyetteki dâbbet-ül arz, öyle acâib bir hayvan da değildir. Hz. Süleyman’ın âsasını içten içe kemiren bir tahta/ağaç kurdu/kurusu, biti/güvesidir. 

‘Deveyi pire, pireyi deve yapma’, = ifrat ya da tefrit, bu veya buna benzer bişey olsa gerek.

...

İnsanlar, Hz. Süleyman’ın ölümüne o kurt sayesinde vâkıf olmuşlardır. Bu ölüm, Onun saltanatının yıkılışı anlamındadır. Bu saltanatı da “küçücük bir kurt/cuk’ (= şüphe!) yıkmış (= yıkmaya, kemirmeye başlamıştır). Bu ölümü “gerçek ölüm, bedenin ölümü” olarak okuyup tefsir edenler, Hz. Süleyman’ı yıllarca = put gibi, hiç kımıldamadan, âsasına dayalı, ayakta bekletirler.

Burada bize verilen = verilmek istenen mesaj, saltanatınız ne kadar büyük olursa olsun ona değil, Allah’a  güvenin; farkında olmadığınız ya da görmezden geldiğiniz, ihmal ettiğiniz küçük bir “kurt”!, zamanla sizi mahvedebilir; Allah’ın Gözünden hiçbir şey kaçmaz. Tüm yeryüzü canlılarının (= dâbbet-ül arzların) nefisleri = canları, imkânları (= güçleri, kudretleri) Allah’ın elindedir, onların Rabbi O’dur, O’na güvenin ve uyanık olun!, denilmektedir. 

...

Yeryüzünde elbet büyük dâbbeler = hayvanlar vardı (= dinazorlar, süpergüçler); yarın da başkaları olur/olabilir; ama ‘insanların yaptıkları hayvanlıkları’ görmeyip, doğal hayvanları kıyamet alâmeti olarak görmek/göstermek, bence hedef saptırmaktır; bu konuda (= dâbbet-ül arz konusunda) ne acâib literatür oluşmuş, bu konuya insanlar ne emekler vermişler, ne zihinler meşgul (iğdiş!) edilmiş, bir bilseniz!...

Yazık, günah.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET