NÛR ve ZULUMÂT
Nûr ve Zulumât
Aydınlık ve karanlık.
Nûr, ışık, bilgi; zulumât, cehâlet.
Nûr, İslâm; zulumât, İslâm öncesi = İslâm’sız cahiliye karanlığı. İslâm’ın Nûr olması, Allah’ın Nûr’unun dünyayı aydınlatması ile. “Allah, göklerin ve yerin nûrudur...” (24/35) Bütün varlık O’nun Nûr’u ile aydınlanır; O’nun Nûr’u, O’nun izin verdiği her yerdedir. “fî buyûtin ezinellahu en türfea ve yüzkera fîhâ ismiHû...” Evlerde, işyerlerinde, meclislerde... oralarda, O’nun Adı/İsmi yüceltilir ve zikredilir. O’nun Adının/İsminin yüceltilmediği, zikredilmediği her yer karanlıktır; oralarda zulüm vardır; çünkü oralarda O’nun hükmü/sözü geçmemektedir.
...
Oralar nasıl bir yerdir?
“Oralardaki insanlar serap âleminde yaşarlar; onların amelleri/işleri çöldeki seraba benzer; susamış kimse onu su sanır, yanına varınca onun su olmadığını anlar, su/yu bulamaz ama Allah’ı bulur “fe vecedellahe ındehu”, Allah da onun hesabını çabucak görür.” (34/39.)
Zulumâtta olanın hâli başka nasıldır?
“Derin ve engin bir denizdeki karanlıklar gibidir; üst üste dalgalar ve tepede de kara bulutlar... kat kat (katmanlı) karanlık... insan kendi elini uzatsa, elini dahi göremeyeceği bir karanlık...
Bir kimseye Allah Nûr’undan nûr/ışık = aydınlık vermemişse, onun nûr/ışık bulma imkânı yoktur.” (24/40.)
O, kime nûr/ışık verir?
Sadece Kendini ilâh olarak tanıyana, sadece Kendisine kulluk edene.
Yorumlar
Yorum Gönder