BİR KIYAS
Kıyas, bişeyi bişeyle mukayese etme, onu ona benzetme demek; benzetmelerde %100 uyum/luluk aranmaz.
Ben bu benzetmeyi bir tercih/seçim ekseninde yapacağım; tercih ehliyetine sahip olunca, kişilerin iman-küfür tercihlerini, ana-baba ve eş tercihlerine benzeteceğim, tam oturmasa da böyle bir kıyas/benzetme yapacağım; dediğim gibi burada %100’lük bir uyum aranmamalı, bu kıyas bize sadece bir fikir vermeli...
Çocuklar ana-babalarının mülkü müdür? Öyle görenler vardır ama bunlar, iyi bir ana-baba değildir. İyi ana-babalar, çocuklarını “emanet” olarak görürler. Emanet, emanet Veren’in istediği şekilde “korunur”!.
Çocuklarını mülk olarak görenlerin çocukları, akıl-baliğ (yetişkin) olunca, ve evlenince, genelde ana-babalarını terk ederler; o ana-babalar da : ‘Çocuğum eşini bize tercih etti, artık bizi arayıp-sormuyor’ derler.
Çocuklarını emanet olarak görenlerin çocukları, akıl-baliğ (yetişkin) olunca ve evlenince, ana-babalarını terk etmezler ve ana-babaları ile iletişimlerini koparmazlar; ana-babalar da bu evlilikten memnun kalırlar.
Kişilerin tercihini belirleyen, memnuniyet ya da memnuniyetsizliktir. Çocukların evlenince = bağımsızlıklarını elde edince, ana-babalarını terk etmemeleri, onlardan memnun 'ayrılmalarındandır'; bu bir ayrılık değil, evliliktir.
Çocuklar, ana-babalarından memnun değillerse, ana-babalarını; eşlerinden memnun değillerse de eşlerini terk ederler...
...
Tevhîdi ve şirki terk etmek ya da etmemek de buna benzer.
Kişi, genelde memnun olduğu Tanrı’sını ve tanrılarını terk etmez; Tanrı’sı veya tanrıları da onu terk etmez ama kişi, Tanrı’sından veya tanrılarından memnun değilse, onları terk eder/edebilir. Tanrı’nın ve tanrıların kişiyi terk etmesi, O Tanrı’nın ya da tanrıların o kişiden memnun olmamasındandır.
Bir ya da bir çoook Tanrı’ya inanan biri, aslında inandığı Tanrı’nın ya da tanrıların kendi aleyhine bir hata (hele de bir ihânet) yapacağına inanmaz; böyle bir ihtimal olursa, zaten inanma = inanç gerçekleşmez.
Öyleyse niye kişi, Tanrı’sını veya tanrılarını; Tanrı ve tanrılar da o kişiyi terk eder?!.
Kişinin kendi hatasından.
O, zamanında kötü bir tanrıya ya da tanrılara inanmıştır, onları seçmiştir; bu kişinin kendi hatasıdır = kişi, İYİ ve GÜVENİLİR = EL- MÜ’MİN BİR TANRI’YA inanmamış, O’nu seçmemiştir; eğer, İYİ ve GÜVENİLİR = EL- MÜ’MİN BİR TANRI’YA inanır ve inancına sâdık kalırsa, O Tanrı o kişiyi aslâ terk etmez; Bu Tanrı (= İlâh) da sadece Allah’tır.
...
İyi ana-babalar, iyi çocuklarını; iyi çocuklar da iyi ana-babalarını terk etmedikleri gibi, İYİ BİR TANRI da iyi kullarını, iyi kullar da İYİ BİR TANRI’yı terk etmezler; ama kötü kullar, İYİ BİR TANRI’yı terk ederek O TANRI’ya nankörlük ederler (inkâr, küfr); o (kötü) kullar tövbe eder ve pişman olurlarsa, O Tanrı, onları yine affeder.
Ana-babalar da öyle değil midir? Evlatlar, ne kadar nankör olurlarsa olsunlar, pişman olur da gelirlerse, hiçbir (iyi) ana-baba onlara yüzünü dönmez.
Yine de son söz olarak şunu hatırlatalım : Rabbimiz Allah, ana-babalarımıza Kendindeki merhametin kıyas kabul edilmecek kadar az (çoook az) bir miktarını vermiştir.
Tanrı'ya ihânet şirktir; şirk ise, affedilmez en büyük, çook büyük günahtır. Ana-babalarınıza "öff" bile demeyen diyen Bir Tanrı, Kendisine "öff" denilmesini affeder mi?!.
Yorumlar
Yorum Gönder