ŞİRK

Şirk, dinî anlamıyla Allah’a inanmama değil, Allah’ın yanında başka ilâhlara da inanma; ulûhiyette (ilâhlıkta) O’na ortaklar koşma, Tevhîd’den uzaklaşma; ulûhiyeti Allah’ın yanında başkalarına da verme demektir.

Şirkin affı yoktur.

Şirk, çatışma, karmaşa ve kargaşa demektir. Bütün insanlara ve Elçilere “sakın şirk koşma! = lâ tüşrik billah!.” (4/36. 31/13. 22/26.) “Eğer şirk koşarsanız, bütün yaptıklarınız (amelleriniz) boşa gider ve hüsrana (yıkıma) uğrayanlardan olursunuz.” denilmiştir. (39/65.)

Şirk, ulûhiyetteki ortaklıktır. Ulûhiyet, hayatı düzenleme, hayat ve onda yaşananlar hakkında son sözü sözleme, nihaî hakimiyet yetkisini elinde bulundurma demektir.

5-10 kişi, bir ortaklık (şirk-et) kursa ve her kafadan bir ses çıksa = aralarında anlaşamasalar, aralarındaki görüş farklılıklarını uzlaştıran bir hakeme = arabulucuya da (tahkime de) güvenmeseler, o şirket = o ortaklık yürür mü?!.

Kainattaki her şey bir düzen içinde yürürken, birileri çıkar da, ben insanî (siyasî, ekonomik, toplumsal) dünyadaki yaşayışa = düzene kendim karar vermek, buradaki düzeni ben belirlemek istiyorum, kuralları ben (ya da benim milletim/kavmim) koymak istiyor/um derse, orada da huzur olmaz, değil mi?!.

Evren açık bir sistemdir; sistemler birbirlerinden etkilenirler, birbirlerinden alış-veriş yaparlar. 

Gücü yetiyorsa yukardaki bu adam ya da bu kavim/millet, tabiattaki (göklerdeki) düzene de müdahale etsin, oralarda da hâkimiyet ilân etsin!.

İçinizden = içimden bir ses, oralara da müdahale ediliyor, uzay da çöplüğe dönüyor/döndü, diyor... dünyayı “batıran”, insanları bölen ve birbirine düşüren müşrikler = şirk koşanlar, dünyada rahat edemeyeceklerini anlayınca, uzayda rahat yaşayabilir miyiz diye bir arayışa girdiler ama bu müşrik zihniyet (= şirk) oralarda da rahat edemez, huzur bulamaz, onlar kendi aralarında da anlaşamaz, bu kesin.

“Allah, gökte de yerde de yegâne ilâhtır.” (43/84.)

Yerde şirk koşan, gökte de şirk koşar. Şirk, yeri yaşanmaz hâle getirir de göğü yaşanmaz hâle getirmez mi?!.

İnsanlar, gökte de yerde de yegâne ilâh olan Allah’ın dediğini = emrini yapmak = yerine getirmek için şirketler = ortaklıklar kurabilir, ama bu ortaklıklarda Allah’ın dinine = emrine muhalif olanların dediğini yapamazlar.

Tevhîd, varlığı bir bütün (= bir) gördüğü gibi, ilâhı da Bir (Bütün = Samed) görür. Varlığın bir bölümünü, sözgelimi gökleri ya da görünmez âlemleri Allah’a verip, yeri başka bir ilâha vermek, gökle yer arasını koparır, gökle yeri çatıştırır; yer, ışıksız ve yağmursuz kalabilir; gök yere küsebilir... vb...

İnsanın içindeki/kendindeki şirk de benzer çatışmalara yol açar. Arzu (nefs) ayrı telden, akıl ayrı telden, duygu (kalp) ayrı telden çalarsa, insanî bütünlük (uyum) olur mu? Modern çağın hastalığı “kişilik bölünmesi” (çoklu kişilik ya da dissosiyatif kişilik) sizce nedir; artan nevrozlar nedendir?

Şirk, kişileri de toplumları da milletleri de yeri de göğü de mahveder; çare, Tevhîd’dir. Korkmayalım, yerin ve göğün hâkimiyetinin Allah’ın elinde olduğunu; şirkin yıkımının O’nun hâkimiyetine zerre zarar veremeyeceğini; eninde sonunda onların şirkinin kendilerini yıkacağını, yakacağını (= cehennem) bilelim...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET