BİR SAHNE!...
Bu Sahne! : Mî’râc.
Mi’râc hâdisesi hicretten bir ya da bir buçuk sene önce vukû bulmuştur. Ben, hâdisenin nasıllığı ve neliğinden (mâhiyetinden) çok, o zamanki atmosferi, Efendimize güven ekseninde bu yazıya konu edeceğim.
Güvenin (= imanın) oluşması kolay olmaz; hele hele böyle “olağanüstü” bir olay, Efendimizin mübarek ağzından duyulunca, tüm “paradigma, yapı, dava” sarsılabilir ve insanlar, “böyle saçma şey! olmaz” diye Onun etrafından dağılabilir/di!.
Bu, Mekke müşriklerinin arayıp da bulamadığı bir “malzemeydi”!. Hatta bazı Müslümanlar arasında bile bu olay “tereddütle” karşılanmıştır. Şöyle ki : Efendimiz bu olayı amcası Abbas ve kızı Ümmü Hâni’ye anlattığında onlar : ‘sakın bunu kimseye söyleme’! demişlerdir.
Efendimiz vahyi gizleyebilir miydi, bu mümkün müydü?!.
Efendimiz, bir gün Kâbe’de ibâdet ederken Ebû Cehl yanına yaklaşır, “yeni bir haber var mı?” diye sorar; Efendimiz de ona, Mirâc hâdisesini anlatır. Ebû Cehl : ‘Bütün bunlar bir gecede mi oldu?’ der ve ilâve eder; bunları herkese anlatman için insanları (= tüm Kureyş’i) çağırayım, yanına toplayayım mı?, diye sorar; (kastını siz tahmin edin.) Efendimiz de “olur” cevabını verir.
Bu sahnede, o topluluk içinde kendimizin de olduğunu hayal edelim; Ona inanır mıydık?!. Önceden inanmışsak, “yok artık, bu kadarı da olmaz!” mı derdik?!.
O gün, Ona inananların nasıl inandıklarını bidüşünelim ve bu sahneyi de hep gözümüzün önüne getirelim!.
Ona ümmet olmak da kolay değil.
Yorumlar
Yorum Gönder