BU HAYAT!

Bu geçici ve maddî dünya hayatı bir derttir, bir hapishanedir; asıl hayat, bâkî/kalıcı/ebedî (manevî ve ruhî) hayattır. Bunu bilen için ölüm = ruhun bedeni terk edişi, büyük bir mutluluktur = şeb-i arus’tur.
Ruh, bedene ilk girdiğinde hapşırmış, orada rahat edememiş, geri çıkmak istemiş; çıkınca da “Elhamdülillah” demiş; Rabbi de ona : “Rabbin sana merhamet etsin = “yerhamuke’l Allah” buyurmuştur. (Bknz. Mukatil b. Süleyman. Tefsir-i Kebir. c.1.; s. 69.)
...
Bu geçici ve maddî dünya hayatına doğmamış olanlara ne mutlu!; onlar hâlâ cennette = ebedî hayattalar; o “yasak meyveyi” yemediler. Biz yedik ve özür diledik, “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ” (7/23) dedik; buradayız.
Merhametli Rabbimiz bizi yine de affetti ama bir daha yemeyin! (Benim yasaklarıma yaklaşmayın!) dedi. Bidaha (o haltı) yersek, = O’nun yasaklarına yaklaşırsak, bilelim ki hayat bize zehir olacak.
(Not : Halt, karışım demek; burada, emredilenle yasaklananı karıştırma anlamında kullanılmıştır. Haltın diğer anlamı da münasebetsizlik yapmadır; iki anlam da yukardaki cümleye uygundur.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET