İÇERDE & DIŞARDA

Somut anlamı ile içeri, bir yerin = bir mekânın içinde olmayı; dışarı da o mekânın dışında kalmayı; soyut, fikrî ve dinî anlamıyla ise, bir fikre/görüşe ve dine dahil olmayı veya onun dışında kalmayı ifâde eder. Dine de hem girilir hem çıkılır. Dinin içinde olmak, din ‘dairesine’ (!) girmeyi; dinin dışında olmak da o daireden çıkmayı ifâde eder.
Dışardakiler, içine girdikleri “şeyi” dışardan; içerdekiler de, içinde bulundukları “şeyi” içerden keşfederler.
Dinin dışındakiler (veya dine henüz girmemişler), o dinin dışını “câzip” buldukları için girmeyi isterler. Dinin dışı, dindarların = o dinin içindekilerin amelleri = sözleri ve davranışlarıdır.
Dinin içindekiler, içinde bulundukları dinin dışına çıkmak istiyorlarsa, o dinin içindekilerde = dindarlarda ve o dinde = o dinin ilkelerinde aradıklarını bulamamışlar!, demektir. 
...
Dinin içinde kalarak da dindarlardan ayrılmak mümkün müdür? Mümkündür. Din buna hizb (hizipleşme) der ve bunu/bu durumu hoş görmez. Çünkü dinin içinde olup dindarlardan ayrı durmak, o dini içerden bölmek, içerde “bi tür bağımsızlık” ilân etmektir. Dinin, “küllü hizbin bimâ ledeyhim ferihûn” (30/32) dediği şey budur.
‘Evrensel düzen anlamındaki din’, o kadar geniş bir “dairedir” ki, herkese o dairenin içinde “yer” vardır; aslında o dairenin dışına kimse çıkamaz. Böyle bakarsak, aslında şeytan bile o dairenin dışında değildir; o, öyle düşündüğü için kendini ‘öyle = dışarda’ hisseder!.
Rabbimiz onu Huzurundan kovunca, o, nereye gitmiştir; gideceği bir yer var mıdır?!. (Bu soruyu, gireceği başka bir din var mıdır, diye de sorabiliriz.)
Dinin içinde ya da dışında olmak, bir kabul = bir inanç = bir iman işidir; şeytan/lar ve ateistler (= kâfirler, münkirler), ya kainatta bir din = düzen olmadığına inanırlar ya da o dini = düzeni kendilerinin kuracaklarını zannederek, kendilerini mevcut dinin dışına atarlar; oysa ilâhî dinin dışında bir dışarı ve bir başka din yoktur!. (Allah katında = ı’ndinde din, sadece İslâm’dır ve bütün mahlukât da O’na teslimdir.)
Cehennemdeki ceza da, cennetteki mükâfat da bu dinin içindedir ve bu dinin tek ve yegâne Patron’u Allah’tır; O’ndan başka İlâh (Patron) da yoktur.
...
Pekiî, ‘hizbu’ş şeytân’ kimdir ya da nedir?
Allah’ın Zikrini = Dinini unutarak yaşayanlar = kötü işler yapanlar, yeminler ederek insanları doğru yoldan = doğru dinden uzaklaştıranlar ve kendilerine yazık edenlerdir. (Bknz. 58/14-19.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET