HAKİKAT NEDİR?

Hakikat nedir?

Hakikati “bilgi” olarak görüyorsak, bilgide bilen = özne ve bilinen = nesne olur ve hakikat, bilen ile bilenin bildiği = bilinen nesne arasındaki “uyuma = uygunluğa” tekâbül eder.

Bu “uyumu = uygunluğu”, pragmatistler işlevsellik ve işe yararlık ile açıklarlar ama bilenin her bildiği ‘şey’, bilinen şeye uymayabilir, onunla uyuşmayabilir = Bilginin (dolayısıyla hakikatin) insandaki karşılığı, dışardaki karşılığına (bilinenlere) her zaman uymayabilir. Çünkü insan, şeyleri ‘aynı anda’! hem içerden hem dışardan kuşatamaz. Varlığı tek tek ve toptan (komple) kuşatan = istiva eden, sadece Rabbimizdir. Böyle olunca da hakikat, tam manası ile Rabbimizin bildiği bişeydir. Öyleyse, O’nun bildirdiği şey de hakikattir ve O’nun bize bildirdikleri ile biz hakikate yaklaşırız; O’nun dışında kimse hakikati bilemez. Biz hakikate (Hakk’ka) yaklaşabilelim diye de bize, Kitâb ve Hikmet (Kitab ile Hikmet) indirmiştir.

Efendimizin yaptığı şu dua da, “Ya Rabbî!, Bana eşyanın hakikatini göster = Ya Rabbî!, Bana eşyayı (nesneleri/bilinenleri) olduğu gibi göster.”; bilginin/bilenin/öznenin bilinenle/nesne ile uyumuna ve hakikate işaret vardır.

Okumamızı böyle yaparsak, hakikat, bozulmamış fıtrattadır (“lâ tebdîle lihalqıllah” 30/30) ve o fıtrat ne kadar bozulursa hakikatten de o kadar uzaklaşılır.

Dışardaki fıtratı da içerdeki fıtratı da bozan, sadece insandır; din (İslâm), bu fıtrat bozulmasın diye gönderilmiştir; bozulmama da, Rabbe teslimiyete (= İslâm oluşa) endekslenmiştir.

Bence hakikat budur. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET