ZORLUK ve KOLAYLIK

Zorluk ve Kolaylık = U’sr ve Yusr

Zor : Bir işin sıkıntı çekerek, güçlükle yapılması; hayatın insana ağır gelmesi; kolay ise tersi. Zorluk ve kolaylık, bunların ‘lık’ yapım eki almış (soyut isim olmuş) hâlleri.

Zorluk, kimine musibetmiş = belâ imiş gibi gelir; kimini güçlendirir = biler. Maddî ve manevî olarak zayıf olanlar, zora/zorluklara dayanamaz, ağlamaya ve sızlanmaya başlarlar; güçlü olanları ise zor/zorluk daha da güçlendirir. Onlar bilirler ki her zorluk beraberinde kolaylığı getirir = “inne mea’l usri yüsrâ.” (94/5.)

Hayat bir sınavsa, bu sınavda zor soruları bilenler öne geçer. (Üniversite sınavında da böyle değil midir?) Kolay soruları herkes yapar. Hayatında başına kolay işler gelenler (= konfor içinde olanlar), küçücük bir zorlukta, sıkıntıda bunalıma düşerler. Rabbimiz, insan güçlensin diye onu alıştıra-alıştıra zorluklarla sınar. Böyle bakarsak, zorluğun (da) bir nimet olduğunu görürüz; hiç zorluk çekmezsek, ‘çıtkırıldım’ oluruz.

Tebük savaşında sahabelerin bir kısmı “bu sıcakta (bu zorlu şartlarda) savaşa mı çıkılır?” demişlerdi de Rabbimiz : “Cehennem daha sıcaktır, keşke anlasalar!. Az gülüp çok ağlasınlar!.” demişti. (9/81-82)

Evde rahat oturmak = zorluğa talip olmamak, atalettir ve kişiyi çürümeye sevk eder. Kitâb, mele’ ve mütref olanların (= zengin ve konfor içinde yaşayan ‘ileri gelenlerin’) bu çürümeyi hızlandırdığını söyler; onlar zevk-ü sefâya ve eğlenceye dalmış, zorluklara talip olmamışlar = zorluk içinde yaşayanlara duyarsız kalmışlardır.

Herkes rahat peşinde koşarsa; gelecek de zorluklarla bize koşar; asıl ve ebedî rahatın ötede olduğunu bilmemiz ve ona göre burada zorluklara talip olmamız gerekiyor; yoksa bize de (Allah korusun) : “Siz, size verilen rahatlığı dünyada tükettiniz, onlarla sefâ sürdünüz... = ezhebtüm tayyibâtiküm fî hayatüküm’üd dünya veste’atemtüm bihâ...”, (46/20) denebilir.

...

Çook zengin bir adamın birden çook fakir olduğu, yiyecek ekmeğe muhtaç olduğu hâli düşünün!. Bir de çook fakir bi adamın yavaş yavaş ya da birden zengin olduğu hâli; buna çook cahil adamı da çook bilgili adamı da ekleyin. Çook fakir adamın birden çook zengin olması, mirasla, piyango ile vb. şeylerle mümkün ama çook cahil bi adamın birden çook bilgili olması mümkün değil; bu adam zorluk çekmeden bilgiye ulaşamaz, ancak o zorluğun sonunda o bilginin kıymetini anlayabilir; mirasla ve piyango ile zengin olanlar da çabuk fakirleşirler.

(Antrparantez, gece zorluğunu (teheccüdü = herkes rahat uykuda iken ayakta olanları = tefekkür edenleri) de hatırlatırım. Onlar da, ileride rahat etmek (rahat uyumak!) için şimdiki rahatlarından (uykularından) fedakârlık edenlerdir.)

Zorluk, kolaylığa ulaşmamızı ve elde olanın (kolay olanın) kıymetini bilmemizi  sağlar; kolaylık da tembelleşmemizi. Zor şartlarda kazanılan zaferlerin kıymeti olur; kolay şartlarda yaşayanlar, o kolaylığı = rahatı terk edip de zorluğa (savaşa) cesaret edemezler, zorluktan (savaştan) kaçarlar. Ülkesi savaşta olup da yurt dışına kaçanlar, hep rahat yaşayanlar ve rahat peşinden koşanlardır.

Allah için zorluğu göze alamayanlar, kanımca rahat yüzü göremeyeceklerdir. 

“Onların başlarına bir sıkıntı geldiği zaman, Rablerine yönelerek bütün benlikleriyle (içtenlikle) O’na dua ederler; sonra O, kendilerine bir nimet lütfettiği (onları o sıkıntıdan/zorluktan kurtardığı) zaman, daha önce O’na yöneldikleri hâli unuturlar ve insanları O’nun yolundan saptırmak için O’na ortaklar koşarlar. De ki onlara : ‘Nankörlüğünüzle birazcık daha yararlanın!.’; kuşkusuz ki siz ateşin halkındansınız.”

وَإِذَا مَسَّ الْإِنسَانَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُ نِعْمَةً مِّنْهُ نَسِيَ مَا كَانَ يَدْعُو إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًا إِنَّكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ

(39/Zümer, 8.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET