ANLAŞMA

Anlaşma, kişinin kendi içinde, duygu ve düşüncelerinin (arzu ve emellerinin) uyumu ile; dışarda ise, biri ya da birileri ile aynı şeyleri düşünme ve yapma demek.

Çook zor bir şeyden söz ettiğimin farkına varmış olmalısınız.

Kişinin kendi ile anlaşması, hem kendi ile barışması hem de iç huzurunu bulması demektir; bence kişiye bunu = böyle bir hâli yaşatan sadece imandır; imansız akıl, sürekli “acaba” sorusunu sordurur, kişiyi kuşkuda tutar, tedirgin eder...

Kişinin bir başkası ile anlaşmasına gelince, önce şunu söylemek icâbeder : Kendi içinde kesin bir karara varamayan birinin bir başkası ile anlaşması zordur.

İman, kişinin kendine ve Rabbine vermiş olduğu kesin kararıdır.

Anlaşma, aynı kararda buluşmadır. 

İnsanlar, bir ya da bir çok kişi ile anlaşırlar ama bu anlaşmalar %100 uyumla = mutabakatla oluşmaz ve uygulanmaz; taraflar arasında az veya çok anlaşmazlıklar = görüş ve uygulama farklılıkları olur; bunlar tolere edilmezse, sorunlar oluşur, sorunlar büyürse de anlaşma bozulur.

Evlilik böyledir. Taraflar (eşler), anlaştık diye yuva/aile kurarlar; yakınlaştıkça birbirlerini daha da iyi tanırlar ama yine de zamanla anlaşmazlıklar oluşur; bu anlaşmazlıklara ya tahammül edilir ya boşanma yoluna gidilir.

Şirket ve devlet yönetimleri de buna benzerdir; sadece ölçek büyüktür. Şirket, çok ortaklı ise, YK üyelerini (patronları) motive eden güç azamî kârdır; kârdaki azalış, görüş ayrılıklarına yol açar; çok ortaklı şirketlerde kararlar çoğu zaman oybirliği ile alınamaz, küçük ortaklar alınan o kararları sîneye çekerler...

Devletlerde kararlar, devletin yapısına göre, ya toplu görüşme = müzakere yoluyla (bir meclis eliyle) ya da tek kişi tarafından alınır. Meclislerden iktidar ve muhalefet çıkar; normalde meclisleri halk = millet seçer (ama bugün daha çok parti başkanları seçiyor); halk!, iktidara getirdiklerini beğenmezse, bir dahaki seçimde muhalefete atar; muhalefet de başarısız olursa, eski iktidar tekrar gelir; bu oyun böyle sürer-gider... bi sen bi ben... al papazı ver gızı... pişti oyunu da, bi sen bi ben, şeklinde oynanmıyor mu; aradaki fark sürede ve şekilde değil mi?. Birindeki süre 4 ya da 5 yıl, ötekinde 4 ya da 5 saniye; ikisi de “kâğıt oyunu”!, birinde kağıttan oy pusulası, ötekinde kağıttan iskambil (iskambil kağıtları) kullanılmıyor mu; biri büyük çaplı, çok kişilik; öteki iki kişilik oyun değil mi?!.

...

Pekiî anlaşmak nasıl mümkün? 

Üzerinde ve hakkında zerre kadar tartışma, şüphe, kuşku, endişe gibi kötü düşüncelere sahip olmadığımız (Sübhân), tam güvendiğimiz = tam Emîn (El-Mü’min) Bir’ine teslim olmak, O’nu Vekil kılmakla...

Yine büyük lâf ettim, inş. ilerde altını doldururum; teslimiyet ve tevekkül konulu yazılar yazmak şart oldu.

Bilmem kaç milyar Müslüman, aynı Allah’a inanıyor (= Mü’min), aynı Allah’a teslim (= Müslim) oluyor ama niye aralarında anlaşamıyor?!...

Ya tam/gereği gibi inanmıyor ve teslim olmuyor ya da inanç ve teslimiyet üzerinden kendilerince başka hesaplar yapıyorlar... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET