ELLERİMİZ

İnsanı insan yapan organ elleridir; bu eller beynin uzantısıdır; beynimiz gelişince ellerimiz de gelişmiş, maharet kazanmıştır. Beynin ellerle ilişkisi yetenekliliğimizi; kalple ilişkisi ise ahlâklılığımızı gösterir; bu yazı bu konuya kısaca değinecek.

Eğitim-öğretim, insana yetenek/beceri, maharet ve ahlâkiyet kazandırmak içindir. Kişi, kendisine verilen bilgi ile bir işi nasıl yapacağını öğrenir; öğrenim, teorik (nazarî/kitabî) ve amelî (uygulamalı/pratik) olarak yapılır. Teorik bilgi, aklı/beyni; pratik bilgi, elleri/yetenekleri geliştirir. Usta, bilir ve yapar ama modern zamanlarda hoca, bilir, yapmaz!...

İnsanoğlu sevabı da günahı da (iyiliği de kötülüğü de) bu ellerle yapar/işler. Bu ellerle hırsızlık yapar, çalar; bu ellerle rüşvet alır-verir; bu ellerle kirli işlere imza atar; silah çeker, bıçak çeker, vs... Bu ellerin sadece beyinle (akılla) bağlantısı bizi kötü işlerden alıkoymaz; belki de bize daha sofistike ve daha rafine kötülükler yaptırır. Kanunları iyi bilenler, o kanunlardaki boşlukları da bilirler.

Ama bu eller kalple bağlantı kurarsa, kötü işleri kolay kolay yapmaz/yapamaz. 

Ben böyle bir bağlantıyı kuramadığım hâlde bu kanaate nasıl vardım?

Kitâb’tan öğrendim.

Hz. Mûsâ (a.s.), Tur’da Rabbi ile görüşürken Ona iki şey (âyet = mucize) veriliyor = yükleniyor : Âsâ ve Bembeyaz El. Âsâ hakkında birkaç kısa yazı/not yazdım ama ‘bembeyaz el’ ne anlama geliyor, bu yazıya kadar bundan hiç söz etmedim, sanırım.

“vedmum yedeke ilâ cenâhike, tehruc beydâe min gayri sůin âyeten uhrâ.” (20/22.)

Âyeten uhrâ : Bir diğer, bir başka âyet. İlk âyet : Âsâ; ikincisi bu. Elini koynuna sok! = Vedmum yedeke!. Vedmum, damme (zamme)’nin emir hâli. Yed : El. Cenâh’ı mealler, böğür, göğüs diye veriyor ama kanat anlamı yanında; cim ötreli okunduğunda (cünah) günah anlamı da var. Bu âyetin burasını = bu emri her okuyuşumda elim koynuma giderdi ama kalp (nabız) atışımdan  başka hiçbir şey hissetmezdim. Bi zaman sonra Hz. Mûsâ (a.s.) bu emri alınca acaba ne hissetmiştir diye düşünürken, ‘tehruc beydâe min gayri sůin = bir kötülük = günah olmadan elin bembeyaz çıksın/çıkıversin” (sůi ile seyyie aynı) ibaresi beni kalbe, dolayısıyla da niyete yönlendirdi. Hz. Mûsâ (a.s.) üzerinden bana/bize verilen mesaj açıktı : Elin(iz)le kalbin/iz uyumlu çalışsın. Kalbin(iz)de kötülük varsa, elin/iz kötülük işler ama kalbin/iz temizse ellerin/iz de temiz = beydâe = bembeyaz olur.

(Beydâe : Beyaz. Temiz. Berrak. Parlak. Yevme tebyaddu vücúhün ve tesveddü vücúhün. 3/106.)

Hz. Musâ (a.s.)’a verilen ilk âyet (mucize, âsâ) dışsaldı, araçsaldı; bu ikinci âyet (el), hem içseldir hem dışsaldır. Hz. Musâ (a.s.)’ya için-dışın tertemiz olsun, Ben Seni “dışardan âsâ ile” destekleyeceğim, korkma/dan git! o Firavun’a, denilmiştir; Allah-u A'lem.

Ellerdeki pislikler sadece su ve sabunla temizlenmiyor; bu anlamıyla tertemiz olanlar, çook pis işler yapıyor, yapabiliyor; dış temizlik kadar iç temizlik de önemli.

Duâ ederken ellerimize bakarız; bilelim ki ellerimiz kirli ise o duâmız kabul olmaz!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET