NİYE?

Niye farklı farklıyız ve niye farklı farklı biliyoruz? 

Daha önce, varlığın hakikati/gerçekliği nerededir diye sormuş ve ‘İlm-i İlâhî’deki yerindedir. = Allah’ın İlmi’ndedir, demiştik.

Varlık çoook çeşitli ve çoook sayıda (nerdeyse sonsuz) ise ve biz, o varlıkları gerçek hâlleri ile = hakikatleri ile bilemiyorsak bu, O’nu hakkıyla bilemiyoruz demek olmaz mı? (ve mâ kaderullahe haqqâ kadriHî = onlar O’nu hakkıyla takdir edemediler. 39/67.)

Basit bir örnek vereyim. Doğru Bilgi ve bizim doğru bilgimiz (ve varlığın bilgisi) Tanrı’nın Bilgisindeki bilgi ise, benim sizi (= seni) bilmemle, sizin beni bilmenizin “doğru” olabilmesi için, ikimizin Tanrı bilgisinin de “aynı” olması gerekmez mi?!.

Bizlerdeki ve bilgilerimizdeki farklılık, (Tanrı’mızdaki farklılık olmasa da)! Tanrı bilgimizdeki farklılıktır. Acaba!, Müslümanlar olarak bizlerin aynı düşünememesi, aynı Tanrı bilgisine sahip olamamamızdan (aynı Tanrı’ya inanamıyor oluşumuzdan) kaynaklanıyor olmasın!.

Herkesin Tanrı’sı kendine “özel”!. 

Herkesin “aynı Tanrı’ya” inanması, “aynı Tanrı’yı” bilmesi mümkün müdür?

Hem mümkündür hem değildir. Zâhirde mümkündür, bâtında mümkün değildir. Eğer iki durumda da (hâlde de) mümkün olsa, herkes ‘aynı insan’ olurdu ve herkes aynı akıbeti bulurdu.

İçtenlikle “aynı Tanrı’ya” inananlar ve “aynı Tanrı’ya” ibâdet = kulluk edenler, aynı tarağın dişleri gibidirler.

“Allah, kendi yolunda bir duvarın taşları gibi kenetlenip saf tutarak savaşanları sever.”

إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الَّذِينَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِهِ صَفًّا كَأَنَّهُم بُنيَانٌ مَّرْصُوصٌ

(61/Saff, 4.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET