HÂL-İ PÜRMELÂLİMİZ!

Bizler Müslümanlarsak, ki öyleyiz, insanlar Müslümanlığı bizim sözlerimizden çok yaşantımızdan öğrenecek. Yaşantımıza bakınca, ya ‘bu muymuş Müslümanlık! diyecek, ya da bize hayran kalıp Müslümanlığı kabul edecek.’

Kafası karışık, kalbi sıkışık olanın, sözleri ve davranışları da karmakarışık olur. Kafa karışıklığının ve kalp sıkışıklığının kesin tedavisi, sağlam ve sahih bir inançtır; istikâmet üzere yaşam (= Sırât-ı Müsteqîm) budur; “indinâ’s sırât’el müsteqîm.”

İnanç = iman, insana yaşamı boyunca bir fayda sağlamıyorsa, son nefeste = ölüm döşeğinde de sağlamaz; öldükten sonra hiç sağlamaz.

Bir ân önce imanımızın (inancımızın) hayrını görmenin yollarını arayalım ve bulalım.

Bugün, doğru ve örnek alınabilir bir inanç (iman) arıyorsak, onu salonlarda, saraylarda ve kalabalıklarda değil, kenarlarda, belki de dağlarda aramamız gerekiyor. Kalabalıkların, sarayların, salonların inancına egoizm ve riyâ karışmıştır; temiz inanç, temiz yerde (ve kişide) serpilir ve gelişir. 

İçimizde bir sıkıntı (= anlam bunalımı) varsa, bu sıkıntı, normal, rutin yaşantımız içinde ve yaşadığımız şartları değiştirmeden sona ermez; içimizde bir “ihtilâlin” olması/yapılması şarttır; bu ihtilâli biz yapacağız; dışardaki güçler, zaten normal, rutin işleyen bu yaşantıyı korumak ve sürdürmek için varlar. Şahsen ben, çok para kazanırken bu sıkıntıyı yaşadım ve genç yaşta emeklilik kararı aldım; bu işin (bence) başka yolu da yok.

Yaşadığımız hayat, bizi tatmin (memnun) ediyorsa = yaşadığımız hayatı anlamlı ve değerli buluyorsak, yaşamaya devam edelim ama ‘başka hayatları gördükçe’ vicdan azabı çekiyorsak, o yaşantıyı değiştirelim. Dinin bencillik değil, duyarlılık ve sorumluluk olduğunu da unutmayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET