DÜNYA

Kasıt, dünya hayatı.
Sözün bağlamı ve merkezi kaybolmasın diye, önce âyeti vereyim ve söyleyeceklerimi bu bağlama oturtmaya çalışayım. 
“ı’lemû!, innemel hayâtü’d dünya : laibun ve lehvün ve zîynetün ve tefâhurun beyneküm ve tekâsürün fil emvâli vel evlâd... Bilin ki!, muhakkak dünya hayatı (anlamını = Yaratıcı’sını unutanlar için) oyun, eğlence, gösteriş, yarış (rekâbet), mal ve evlâtla övünmedir...” (57/20.)
...
Niye burada olduğumuzu unutmuşsak, dünya hayatı yukarıda sayılan beş özelliktir; unutmamış = hatırlamışsak, müthiş bir güzelliktir ve bu güzellik ölünce (bu dünya terk edilince) de sona ermeyecektir!.
Anlam, bilen için en müstesnâ güzelliktir; anlam, kulluktur.
Anlamsızlık, insanı ‘şeyleştiren bişeydir’; insan şeyleşince, şeylerle (oyun oynayarak) oyalanır, onlarla gösteri/ş yapar, övünür, onlara (şeylere) tapar.
Anlamlı (= Allah’lı) yaşayanlar için, “mağfiret ve Rıdvân = ve mağfiretün minelAllah’i ve Rıdvân”; anlamsız (= Allah’sız) yaşayanlar içinse, “çook şiddetli bir azab = azébun şedîdün” vardır. (57/20)
(Öyle ya da böyle yaşayanlar, ama özellikle de unutarak yaşayanlar için) dünya hayatı, geçici, aldatıcı bir geçimlik, kısa süreli bir zevk ve hazdan (metâül gurûr) başka bişey değildir (57/20); bize uzun gelse de, geçecek ve bitecektir.
Unutmadım, aklımda!. Sadece bir işe dalınca (o süre zarfında) unutuyor, sonra hatırlıyorum!. Asıl kulluk, o işi yaparken de unutmamak olmalı; “salih amel”, buna denmeli!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET