SEDR ya da SİDR
Sedir ya da Sidr : Modern kullanımıyla koltuk.
Ama sidrin (sedirin, sidrin) bibaşka anlamı daha var : Kamaşma, göz kamaşması.
Kitâb’ta sidr (ve sidre), dört yerde geçer : Sebe, 16. Necm, 14 ve 16. Vakıa, 28.
Necm’deki iki âyetin ilkinde (14’de) sidr, Sidret-ül Müntehâ kalıbı/tamlaması ile gelir ve 15. âyet de, onun Cennet-ül Me’vâ yanında olduğunu söyler; ikinci = 16. âyet, bize göre çook daha “muğlaktır”!. Bu muğlaklık, Allah-u A'lem, ışığın yoğunluğundandır; bizim gözlerimiz = aklımız o kadar yüksek ışıkta “kamaşır, kör olur.”!.
Sidret-ül Müntehâ’yı “uzaktaki sedir ağacı” olarak görenler ve yorumlayanların ufku o kadardır, bişey diyemem ama o pasajda sözü geçen olay, basit bir olay değildir, Vahyin = Cebrail’in inişi, Rabbin bir Elçi ile Gelişidir!.
Benim gibi rahat koltuklarında oturarak meal ve tefsir yazanlar, gözleri kamaşmadan en fazla 300-500 metre ötedeki ağacı görebilirler; “yüksek ışığa = Nûr'a” gözleri, akılları ve kalpleri dayanamaz, kör olurlar.
Yorumlar
Yorum Gönder