ADÂLET

Adâlet, ADL (عدل) = Adele’den isim. Adele, bizde uzuv, organ demektir. Her organ, kendi üzerine düşen işi/görevi ‘düzgün/mu’tedil’ yaparsa, “vücutta” adâlet gerçekleşir. El, bel, dil vs. çook çalışır da akıl, kalp vs. az ya da hiç çalışmazsa, vücutta adâlet gerçekleşmez. Vücudunda adâleti gerçekleştirmeyenler, dışarda adâleti gerçekleştiremezler.

Haksızlık, zulüm ve adâletsizlik arttıkça adâlete olan ihtiyacımız da arttı, herkes adâlet arıyor!. Bu akıl, tersinden de sorular sormaya alışık. Acaba, adâlet artsa, her yer/de adâlet olsa, adâletsizliğe, haksızlığa da muhtaç olur muyuz?!.

Bu, adâlet ve adâletsizlik algımıza bağlı. Size göre adâlet bana göre zulüm/adâletsizlik; bana göre adâlet size göre zulüm/adâletsizlik olabilir. Nereden biliyoruz!, bize göre birine zulmediliyorken, belki de adâlet gerçekleştiriliyordur!.

...

Elleri ile gönülleri ayrı ayrı hareket edenler, münafıktırlar; onlar, elleriyle iyilik yaptıklarını sanırlar, gönülleri kötüdür; gönülleri ile iyilik yaptıklarını sanırlar, elleri kötülük yapar. Mü’minin iç ve dış organları, uyumlu (işbirliği hâlinde) çalışır, birbiri ile çatışmaz. İç ve dış organlardan kastım hem maddî hem manevîdir; dış duyu, iç duyu gibi...

İnsan, dışarda adâletsizlik var diye içerde kendine de adâletsizlik yapıyor, kendindeki yetenekleri geliştirmiyor, çalışmıyor (okumuyor)... çalışsa, dışarda kendine uygun bir iş (ortam) bulabilir. Sen, yan-gel yat; suçu da dışarıya at; bu mu adâlet?!.

Kıskançlık

Haset. Çekememe. Kendinde olanı ya da olmayanı başkasında görünce tedirgin olma; iyi olan her şeyi kendine; kötü olan her şeyi de başkasına uygun gören şeytan hastalığı.

Şeytan da kendindeki “ateşi”, başkasına vermek istememiş, insanda “o ateş” yok diye insana secde etmemişti!.

“Evrensel bütünü” görebilsek, bu mukayeselerin (kıyaslamaların) hiçbir anlamının olmadığını, her şeyin adâlet üzere yürüdüğünü anlarız, gibime geliyor.

İncelik

Kastım bedenin inceliği değil, ruhun inceliği, nezâket; Arapçası lînet, merhamet. Merhamet, insanda, Rabbin Rahmânîyeti ve Rahîmiyeti olmadan gerçekleşmez. Adâlet, merhametle gerçekleşir; merhameti olmayanın adâleti, adâlet gibi görünse de gerçek adâlet değildir; belki “öc almadır.”!. Öc alma duygusunun olmadığı yerde lînet ve merhamet ortaya çıkar. Mekke fethedilince Efendimiz, geçmişte Kendisine adâletsiz davrananlara “adâletli olmak için” merhametli davranmıştı. “fe bimâ rahmetin minellâhi linte lehüm... = Allahtan gelen rahmet sayesinde onlara yumuşak davrandın...” (3/Al-i İmran, 159.)

İnsaf 

İnsaf, nısf’tan; nısf, yarım; kaç kişi varsa, olumlu anlamda pastanın, olumsuz anlamda yükün o kadar kişi ile paylaşılmasıdır.

Pasta ya da yük birilerinin omuzuna yüklenirse, insafsızlık; “âdil ya da eşit” paylaşılırsa da insaf ortaya çıkar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET