İLETİŞİM

Sese, söze ve yazıya (işarete) ihtiyaç olmadan iletişim mümkün müdür.?

Keşf ehli mümkün, der. 

Şems-i Tebrizî ile Celâleddin Rûmî’nin iletişiminin, hatta Efendimize Vahyin gelişinin de böyle olduğu söylenir.

Buna iletişim literatüründe meta-iletişim denir ama bunun bilimsel olarak ispatı mümkün değildir.

İşrakî müfessirler, huruf-u mukattâlara (Elim, Lâm, Mîm. Lâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. Yâ, Sîn gibi) böyle bakarlar; onların normal (açık) iletişimle, kapalı (meta) iletişim arasında bir yerde duran “şifreli özel kodlar” olduğunu söylerler. Bu harflerin açılımını/anlamını biz bilemeyiz, ancak tahmin yürütürüz. Sözgelimi Yâ-Sîn’e, -- bu sure Efendimizin en üzüntülü anlarında indiği için -- “Ey Mahzun olan!”, diye bir anlam veririz.

İletişim, sorun çözmek içindir. İletişimde anlama, bağlama bağlıdır. Bağlam, geçmişte yaşananlardır. Siz, iletişime konu olan o sorunu yaşamamışsanız, söyleneni “tam” anlayamazsınız. O soruna geçmişte “ucundan-kulağından” temas etmişseniz, söyleneni de (yazılanı da) ucundan-kulağından anlarsınız.

Meta-iletişimin kodlarını çözenler, konuşmayan-yazmayan (bize göre cansız) şeylerle de konuşurlar. Yunus, çiçekle konuşmuş, “sordum sarı çiçeğe”, demiştir.

Hâl dili, kendi hâlini başkasına anlatma olduğu gibi; başkasının hâlini de anlamadır.

Açık iletişim, görmenin basar hâline; meta-iletişim de görmenin basîret hâline benzetilebilir.

Bişeyi iyi anlayan biri, anladığı o şeyi başka birine aktarmak istediğinde, aktardığı kişinin o şeyi alma kapasitesi de önemlidir. Siz, o şeyi bir maşrapa (10 bardak) düzeyinde anlamışsanız ama aktardığınız kişinin kapasitesi de bir bardak düzeyinde ise dokuz bardak “su” boşa gider.

Beni, benden daha iyi anlayan sadece Rabbimdir; başka kimse anlayamaz. Sizi de sizden daha iyi anlayan Rabbinizdir; Rabbinizden başka sizi hiç kimse iyi anlayamaz.
Pekiî, biz Rabbimizi nasıl anlarız?!!.
Herkes kendi kapasitesine göre anlar. Rab, Tektir, bölünmez, parçalanmaz ama biz O’nu “anlarken” bize göre anlarız. Benim Rabbim, benim anladığım Rab; senin Rabbin, senin anladığın Rab’dir.
...
Sesler ve harfler (konuşma ve yazma), hem manaya götüren işaretler, hem de manayı örten perdelerdir. Perdedeki işarete/âyete (= perdenin üzerindeki işarete) dikkat ederek yol bulmamızı ve yol almamızı sağlayan “şey” ise, iyi niyetimiz ve samimiyetimizdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET