ÖNYARGI

Düşünce ile inanç arasında fark var mı?

Elbette var ama inanca düşünceden varılır.

Düşüncenin alt yapısı daha çocukken aile, okul ve sosyal çevre tarafından atılır; oradan ergenlikte bir düşünce filizlenir; kişi, bu filizi sahiplenir ve besler. Düşüncenin beslenmesi için hava, su, güneş alması = dışa açık tutulması şarttır. Düşünceyi “evimiz” olarak kabul edersek, kapı ve pencereleri olmayan ev olmaz. Evi dışa kapalı tutmak mümkün değil; tutarsak, mevcut düşüncemiz önyargı haline dönüşür; diğer düşüncelerle etkileşime giremez. 

Kesin inançlılık da böyledir.

Elbet herkesin hayata ve olaylara dair bir düşüncesi vardır. Bu düşünce zırhla korunmaya kalkışılırsa önyargıya dönüşür; kişi, olduğu yerde sayar ve her geçen gün yaşamı zorlaşır.

Hiçbir sistem dışa kapalı yaşayamaz. ‘Ben yaşarım’ diyenler, entropi yasasına göre içlerindeki gücü/enerjiyi tüketince ölürler.

Dışardan enerji almayan “Tek Güç”, Tanrı’dır.

Düşünce, kişinin fikridir ve bu fikir zamanla değişikliğe uğrar. İnanç, “başkasının! fikrini kendi fikrimiz hâline getirmedir”, bu “fikir” de değişime açıktır; bu durum, bibaşkasından = dışardan herhangi bir “Fikir!” almayan “Tanrı Fikrine” ulaşıncaya kadar sürer. İçimizdeki şeytan çalıştığı sürece orada bile “Kesin Emniyet, Güven = İman” yoktur.

Kesin İman = İkân, şeytanımızı (içimizdeki şüpheyi) kesin alt ettiğimizde, zayıflattığımızda (öldürdüğümüzde değil, öldüremeyiz) gerçekleşir. Düşüncede bu durum oluşmaz; düşünce, her zaman şeytanî saldırılara açıktır ama düşüncesini imanla koruyan ve destekleyenler (= Allah’a sığınanlar) bu tür şeytanî saldırıları kolay atlatırlar; imansız düşünce adamları (filozoflar), bu tür saldırılardan çok çabuk etkilenirler.

Böyle bakarsak, iman da bir önyargı = ön kabul değil midir?

Biraz öyledir, kendimizi (düşüncemizi = imanımızı) savunabilmemiz için bir “zemine” basmamız gerekir; eğer dışardan gelen saldırılar  (düşünceler = inançlar), bizi o zeminde tutamıyorsa yeni ve sağlam bir zemin arayıp-bulmak kaçınılmaz olur; bu arayış, “En Sağlam Temel” bulunana kadar hep sürer. İşte “bulunan”! bu “Sağlam Temel Tanrı’dır” ve Tanrı’yı da kimse “tam anlamıyla” bulmuş değildir.

İşte iman da bu anlamıyla hep tekâmüle açık bir “düşüncedir”!, önyargı onunla uzun süre arkadaşlık edemez; iman, insanın olduğu yerde saymasına rıza göstermez, sahibine, hep daha iyisi, daha doğrusu, daha güzeli var, koş-durma, der.

Önyargı, kapalı bir düşünce sistemidir ki zamanla iç enerjisi tükenir ve biter/ölür; düşünce, açık sistemdir ama oynaktır, kaypaktır, istikrarsız bir zeminde gezer-durur, güven vermez, daldan dala atlar; iman da açık bir sistemdir, onun düşünceden farkı, güvenli bir zemin aramasında ve o zemini sürekli tahkim etmesinde = güçlendirmesinde yatar.

Gerçekte Tanrı Bir'dir, değişmez, sağlamdır ama inanca yukarıda baktığımız gibi bakarsak, herkesin inancının dayandığı “Zemin” (herkesin Tanrı’sı), herkese göredir ve değişkendir, bu açıdan herkesin “önü ve ufku açıktır”; ‘benden bu kadar, ben daha fazla şey görmek istemiyorum’ diyenlere (önyargılı olanlara) de sözümüz olamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET