EMÂNET

Emanetin biçook çeşidi var. Can, onu taşıyana bir emanet. Mal, bir emanet. Çoluk-çocuk bir emanet. Din, bir emanet.

Hepsi kutsal ama en kutsalı din. Din emaneti korunmazsa, öteki emanetler korunamaz. 

Bizim (kutsal) emanetler, Topkapı’da, müzede.

“Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk; onu yüklenmeye yanaşmadılar; ondan korktular; onu insan yüklendi. O, çok zalim ve çok cahildir.”

إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَن يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا

(33/Ahzab, 72.)

Emanet, emîn olana teslim edilir.

Emanet (امانة), Îman (ايمان) ve Mümin (مؤمن) ile kardeş. Kutsal emaneti, dağlar-taşlar değil iman etmiş olanlar = Mü’min olanlar alır ve korur.

O Emaneti Veren = El-Mü’min, Kendi gibi! Mü’min = Güvenilir olanlara Emanetini hayat kılmak için verir ama kendini Mü’min bilenlerin biçoğu, ya O Emaneti hiç umursamayarak ihânet eder ya da müzeye, tapınağa, sandığa kaldırarak “değersizleştirir.”!.

Yahudiler de kendilerine Mûsâ ve Hârun (aleyhimesselâm) eliyle/yoluyla verilen, içinde on emrin yazılı olduğu o kutsal emaneti sandığa (rafa) koyup kaldırmışlar ve o emanet yıllar sonra Câlut’u yenen Tâlût ve Dâvût eliyle hayat bulmuş, bulunmuştu.

Ya Rabbî!, Bugün de, Câlût’lar işbaşında!. Senin Habibin Muhammed (a.s.) ile bize verdiğin emanet de sandıkta, Topkapı’da, tapınakta; hayatta değil; bu ümmetin Tâlût’ları, Dâvût’ları nerede?!.

Ya Rabbî!, o gün Tâlût’un askerlerini nehir ile sınamıştın; aynı nehir bugün de şarıl şarıl akıyor; dün olduğu gibi bugün de kendilerine Müslümanım diyenler o nehirden kana kana içiyor; çook içtikleri için de Câlût’larla savaşacak güçleri yok!. (Bknz. 2/Bakara, 248-249.)

(O nehir, dün de bugün de bolluk, aşırı tüketim, kazanç hırsı. Bu hırs, emaneti arkamıza atmamıza, ihmal etmemize sebep oldu/oluyor.)

Biliyoruz ki Sen hâinleri sevmezsin. “innallâhe lâ yuhıbbül hâinîn. = Allah, kesinlikle hâinleri sevmez.” (8/Enfal, 58.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET