MATEMATİK

Matematik, aritmetik (sayılar) ve geometridir. Sayıları, doğal, rasyonel, reel, asal, ondalık gibi gruplara ayırırız ve aritmetik, bu sayılar arasındaki ilişkileri konu alır; geometri ise metrik mekanı... İkisi arasında uzay-zaman (uzam) açısından kopmaz bir ilişki vardır.

Nokta, birdir; iki nokta, iki; üç nokta üç...

Bir, iki şekilde düşünülebilir : Görünen bir, Görünmeyen Bir.

Görünen bir, bir mekân kaplayan, Görünmeyen Bir’in “tecellî ettiği, göründüğü” biri, (bu tecellî, tüm özellikleri ile ve tam değildir); Görünmeyen Bir ise, zaten herhangi bir zaman ve mekânda tecellî etmez, görünmez, O, duyusal olarak algılanamaz.

Gördüğümüz bire karşılık gelen noktanın da bir olarak kaldığı sürece, esasında zamana ve mekâna bir bağlılığı yoktur; ne zaman, onda zaman ve mekân etkili olmaya başlar, o bir mekânda hareket eder, iki olur; bu hareket, düz bir yönde olursa bir çizgiye (doğruya) karşılık gelir. (Çizginin iki ucundaki noktayı ve aradaki boşluğu da hareket olarak düşünün.) Çizginin iki ucundaki nokta, aynı nokta değildir, zamanın etkisine girmiş ve ayrı mekânlarda bulunmuş noktadırlar.

Noktaları üçe (üç ayrı mekâna) çıkarırsak ve zamanın etkisini de “yavaş” kılarsak, bu noktalar üçgen olur; zamanı hızlandırır ve bu üç noktayı hızla döndürürsek, bunlar çembere döner; içlerindeki boşluğu ‘herhangi bişeyle’ doldurursak, bunlar daire olur...

Geometri, noktanın (birin) zaman ve mekândaki hareketi = hâlidir.

Aritmetik, bu hareketin noktasal, ‘durgun’ ve sayısal ifadesidir.

Zaman ve mekândaki tüm hareketler, zaman ve mekân içi hareketlerdir; zaman ve mekânın dışında herhangi bir hareket yoktur; Aristo’nun ‘hareket etmeyen hareket ettirici’ dediği, Allah-u A'lem Kitâb’ın “arşa istivâ” dediği durum, bu durum olsa gerek.

Kâinat, arşın içidir; hareket/zaman ve mekân arşın içindedir; arşın dışı hareketsizdir, “Arşın Dışındaki”, arşı “istivâ etmiş/kuşatmıştır.”!.

Arşın içi, görünen noktadır; onun toplamını bilebilsek, Allah-u A'lem o da bir “noktadır, o da birdir” ama o bir/o nokta, Öteki Bir gibi aslâ değildir, çünkü ilk bir (= kâinat), Öteki Bir’in yarattığı zamana ve mekâna mahkûmdur. O Bir (Öteki Bir), onlardan o zamanı ve mekânı çekip alırsa, onların hiçbir varlığı kalmaz, esâmeleri okunmaz.

“Küllü şey’in hélikün illâ Veche.”

Sakin!, “O varken (O’nun yanı sıra) başka bir ilâhtan (başka birinden) istekte bulunma!. O’ndan başka ilâh yoktur. Her şey yok olacak, sadece O kalacaktır.” (28/Kasas, 88.)

Sakın!, O’nun dışındaki varlıkları “gerçek varlıklar” sanma!, onları O’nun var ettiğini de aslâ unutma!. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET