KONTAK
Kontak :
• Dokunuş. Temas.
• Bağ. Bağlantı.
• Kilit. Anahtar (Kontak anahtarı)
• Kafayı yemiş (Argo : Kafadan kontak).
Kelimenin düz kullanımı üzerinde durmayacağım; doğrudan mecaz kullanımına geçeceğim.
İletişim (sözlü ya da yazılı) bir kontak kurma işidir. Düz anlamıyla söyleyen ile dinleyen; yazan ile okuyan arasında “uyum” yoksa, bu durum, iletişimde kontak uyumsuzluğu = ‘gürültü’ olarak adlandırılır ve o dokunuş (söz ve yazı), temas = kontak, biişe yaramaz.
Mecaz anlamıyla kontak uyumsuzluğu,
• Kişinin kendisinden ve
• Kişilerin özelliklerinden kaynaklanır.
Kişinin kendisinden kaynaklanan uyumsuzluk, ‘organ uyumsuzluğundan’; kişilerin özelliklerinden kaynaklanan uyumsuzluk ise, ‘düşünce, dünya görüşü uyumsuzluğundan’, farklılığındandır.
Söz ya da yazı, kişinin kulağına ya da gözüne dokunur (= kontak) da, aklına ve kalbine ulaşmazsa (dokunmazsa), o sözün ya da yazının kişide bir etkisi olmaz, görülmez. Düşünce, dünya görüşü farklılığı (uyumsuzluğu) ise, hem önyargı hem de kendine güvenle ilgilidir; ben bu yazıyı birinci duruma hasrettim.
Kitâb, anlama (fıkhetme, kavrama) söz konusu olunca en çok, kişinin kulağını, gözünü ve kalbini zikreder, (muhatap alır). “Onların kalpleri vardır, fıkhetmezler = kavrayıp-anlamazlar; kulakları vardır, işitmezler; gözleri vardır, görmezler. Onlar hayvanlar gibidir; hatta onlardan daha beterdir. İşte bunlardır gâfil olanlar.” (7/Â'raf, 206.)
Yâni, onların kulaklarının ve gözlerinin kalpleri ile; kalplerinin de Rableri ile irtibatı yoktur.
İrtibatı = bağı = kontağı akıl sağlar; kalp anlar. İnsanda akıl, bağ kuran; kalp, anlayan = kavrayan organdır. Aklını kullanmayanlar, hem kendi organları arasındaki bağı/bağlantıyı, hem de başkaları ile kendileri arasındaki bağı/bağlantıyı kuramaz ve sürdüremezler.
Bu bağlantıyı kuranlar = akledenler için, duyulan (işitilen) söz ya da görülen (okunan) yazı, orada kalmaz; er ya da geç kişide olumlu ya da olumsuz bir etkisi olur, görülür.
Bu bağlantıyı kuramayanlar için bakın!, Kitâb ne diyor :
“... onlar işittik derler ama gerçekte işitmemişlerdir. = İşitmedikleri hâlde işittik derler. Allah katında, yeryüzündeki canlıların en şerlisi = en kötüsü, akıllarını kullanmayan ‘sağır ve dilsizdirler’.” (8/Enfal, 21-22.)
Akıllarını kullanmayanlar duvar gibidir, onlara söylenen söz geri döner; onların kalpleri taşlaşmıştır, söz ve yazı onlarda herhangi bir etkiye neden olmaz; onlar işlerine gelenleri duyarlar ve okurlar.
“Kitâb, aklını kullananlar = Mü’minler için şifâ ve rahmet; aklını kullanmayanlar ve kalpleri taşlaşanlar = zâlimler için de hüsrandır = yıkım ve kayıptır.” (17/İsrâ, 82.)
Kitâb aynı Kitâb’tır, niye böyledir?
İş, akletme ve fıkhetme ile ilgilidir. Akletme olmadan fıkhetme olmaz; fıkhetme, duyulanın, görülenin kalbe inmesi ve kalbi etkilemesidir. Fıkhetme, sadece bizim bildiğimiz anlamdaki fıkıh = hukuk değildir. Kalbi titremeyenler, kalbinden Rabbine bir “yol” bulamayanlar, fakihim dememeli, dinî kural koymamalıdır; çünkü onlar dini (Kitâb’ı = İlâhî Sözü) henüz gereği gibi anlamamışlardır.
Kontağın (bağın/bağlantının) sonu yoktur. Bu bağı/kontağı kendimizle (kendi organlarımızla); başkalarıyla, eşya ile ve Rabbimizle kurabiliriz. Kendi kontağını düzgün kuramayan, kendi dışındaki hiçbir şeyle doğru kontak kuramaz.
Kanımca, bu bağlantıları iyi ve düzgün kuranlara, kuramayanlar, “kontak! = kafayı yemiş” diyorlar; çünkü onlar kendileri gibi düşünmüyor ve yaşamıyorlar.
Gayenin = amacın kaybolduğu modern dünyada iman = inanç, aklın kısa devre yapması, oyalanmaması = en kısa yoldan devreyi tamamlamasıdır. Modern dünya, aklı çook oyalıyor, onu çoook şeyle meşgul ediyor; bitürlü devre tamamlanamıyor, bilgiler (sözler, yazılar, görüntüler) doğrudan kalbe değil de işkembeye/mideye ve daha da altına iniyor.
İbâdetler = iyilikler, Rab ile kurulan kontaktır. Bu kontak, kiminde alüminyum, kiminde bakır, kiminde fiber “kablo = habl” ile oluyor; bu kontak/bağlantı kiminde çook sık; kiminde ara ara kopar/kesiliyor; kiminde ise neredeyse hiç kesilmiyor!...
Altyapıya dikkat!.
Yorumlar
Yorum Gönder