KÂFÎ

Kâfî : Yeterli. Yeter miktarda.

Kâfî ile Kefâ aynı kök; kefâlet, kefil olma; kifâyet, yeterlilik.

Ben bu kısa nota, kefâ kelimesinin geçtiği -- Kitâb’ta 33 kez geçer -- üç ifadeyi  “ve kefâ billahi vekîlâ, ve kefâ billahi hasibâ, ve, ve kefâ billahi alîmâ” konu alacağım. Bu âyetlerin anlamı : Vekîl olarak Allah yeter. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Söylediğiniz ve yaptığınız şeyleri) Allah’ın bilmesi yeter/li!, demektir. 

Yetmez mi?

Yaptığımız iyilikleri de kötülükleri de O’nun bilmesi yetmez mi? O’nun o kötülüklere ceza; iyiliklere de ödül vermesi kâfî = yeterli değil mi?

Yaptığımız iyilikleri de kötülükleri de O’nun dışında birinin bilmesine gerek var mı; sadece O’nun bilmesi yetmez mi?!.

Öyleyse, niye iyiliklerimizi gösteriyor; kötülüklerimizi gizlediğimizi sanıyoruz?

Kimse bilmiyor, görmüyor mu, ortaya çıkmayacak mı, cezasız, karşılıksız mı kalacak bütün bunlar?!. Nasıl hüküm veriyoruz, nasıl böyle rahat ve pişkin davranabiliyoruz?!.

İyiliklerimize O’nun vereceği karşılıktan başka bir karşılığa mı tâlibiz?!. Kötülüklerimize O’nun bikarşılık vermeyeceğini düşünerek mi böyle rahat kötülükler yapabiliyoruz da, O’nun bilmesini, görmesini kâfî görmüyoruz?!. Üstelik O’nun El-Alîm, El-Basîr, El-Vekîl, El-Hasîb, ... (leHü-l Esmâ-ül Hüsnâ) İsimlerini dilimizden düşürmüyoruz!.

Yeter!, diyen bizler!, zikrimizde (fikrimizde) samimî miyiz, ciddî miyiz?!. Kalbimizi, vicdanımızı bi yoklayalım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET