BOŞLUK

Boşluk, fiziksel (maddî) anlamı ile içinde bişey olmayan, tenha, ıssız ve uçurum; psikolojik anlamıyla anlamsızlık, gayesizlik; siyasî anlamıyla güç/otorite eksikliğidir.

Mutlak anlamıyla fiziksel boşluk mümkün değildir. Fiziksel şeyler cisimdir, cisimlerin katı, sıvı ve gaz hâlleri vardır; bir yerde katı ya da sıvı bir cisim yoksa gaz olur; bu açıdan hiç bir yerde boşluk yoktur.

Fiziksel anlamda boşluğa düşmek, olsa olsa katı ya da sıvı (yiyecek-içecek) bişeyin olmadığı bir yere düşmek olabilir.

Psikolojik (ma’nevî) anlamda boşluğa düşmek ise, 1) Umut edilen şeylerin gerçekleşmemesi sonucu ara ara sıkıntılar, çöküntüler yaşamaktır. 2) Her şeye rağmen her şeyde bir anlamsızlığın, boşluğun görülmesi, gayesiz yaşama, yaşama bir anlam verememe ve düşülen o boşluktan artık çıkamamadır.

Siyasal anlamda boşluğa düşmek, yönetim/otorite yokluğu sonucunda toplumsal kargaşanın anarşinin baş göstermesidir. 

Psikolojik boşluk halledilmeden fiziksel boşluk da, siyasal boşluk da halledilemez. İçi/ruhu boş olanlar, her şeyi, her yeri boş görür; dışarda gördükleri o boşluklar içlerine yansır. Bu çok ciddî bir ruh hastalığıdır. Nietzsche’nin, Stirner’in, Feuerbach’ın, Sartre’ın, Camus’un, Schopenhauer’ın hastalığıdır. 

Aklını kullanan ama imanı bulamayan herkesin hastalığıdır.

İnsandaki boşluğu dolduran sadece imandır. İman yoksa o boşluk sürekli hissedilir, zihnimizi dünyanın bilgisi ile doldursak da.

Bir puta inanan, içinde o putun dünyası kadar bir boşluğu doldurur; kendi (zihni, ruhu) puttan büyük olmaya başlayınca içinde boşluk oluşmaya başlar.

“Allah-u Ekber” diyen birinin içinde ve dışında hiçbir boşluk oluşmaz.

İnanan kişi, bazen çook zor (yalnız, kimsesiz, çaresiz) durumda kalsa bile, Rabbinin onunla olduğunu bilir; Rabbi onu ya o durumdan kurtaracak birini (askerini, kulunu, meleğini) gönderir ya da Azrail’ine talimat verir, “Yanına” alır, diye düşünür.

Kişiyi bu şekilde düşündüren hangi dindir; böyle bir dine inanan, boşluğa düşer mi?

Gerçi biz, hep oyalanacak bişeyler buluyoruz, hayatımızda hiç boşluk yok; bu yazıyı niye yazdıysam!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET