YAHUDİ AKLI

Yahudiler, Auschwitz-Birkenau’da krematoryuma atıldıkları esnada “Tanrı’larına” duâ etmişler, “neredesin ey Tanrı’m; bugün bizimle değilsen, ne zaman olacaksın”! diye yalvarmışlardı da “Tanrı’ları” onlara cevap vermemişti; bunun üzerine çoğu, “Tanrı’larına” küsmüş, hatta O’nu terk etmiş, “öldürmüşlerdi” ama daha sonra onların torunları “Tanrı’sız” yapamadılar, yaşayamadılar ve O'nu tekrar "dirilttiler."!.

Tanrı, ne zaman gelir, ya da hiç gider mi?!. Ölür mü? Aslâ ölmez. Rahat zamanlarında Tanrı’ya ihtiyaç duymayanlara Tanrı zor zamanlarında 'gelip'! de yardım etmez.

...

İyilikten anlamayanı, yaptığınız iyiliği kesince anlarsınız!. Bazı insanları sürekli sırtınızda taşırsınız, yoruldum, in de biraz dinleneyim deyince, en kötü adam siz olursunuz.

...

Tanrı, insanlara sürekli iyilik yapar, o iyilikleri (lütuf) hiiç kesmez, sadece onları denemek için biraz kısar ama insanlar, o iyilikler (lütuflar) kısılınca lütfun Sahibini unuturlar; din buna “istiğnâ” der; insanlara olduğu gibi Yahudilere de çoook büyük lütuflar ihsan edildi ama çoğu insan gibi onlar da “unuttu”, kendilerine gönderilen Elçileri öldürdüler, kendilerine ebedî toprak va’d edildiğini düşündüler ama sürüldüler, Tanrı’yı sadece kendilerine ait zannettiler, ... yoldan çıktılar; belki “hatırlarlar = zikrederler” ve dönerler, doğru yola gelirler diye başlarına bu tür sıkıntılar (sürgün, soykırım vb.) gönderildi ama bu, onların isyanını, azgınlığını daha da artırdı. Bunun gibi sıkıntılar, içlerinde Yahudiler de olmak üzere insanlarca, “hatırlamaya = zikre” sebep olacak yerde “derin unutuşa, azgınlığa ve inkâra” sebep oldu/oluyor...

Böyle kritik anlarda bu tür insanların Tanrı’yı çağırması = hatırlaması, Tanrı’nın “aklınız başınıza şimdi mi (= eel-ân) geldi?!” demesine benzer; aynı Sözü onlara ötede de söyleyecek.

İnsan, kendisine bişey verildi mi, artık o şey kendisinin oldu zannediyor. Kendini kendine Veren’i unutarak, kendini kendinin zannediyor, cezalandırılınca da kendini kendine Veren’e isyan ediyor, ‘bu beden/can benim, bu toprak/vatan benim, bu çocuk benim, ... Sen ne yapıyorsun Ey Tanrı?!’ diyerek Tanrı'ya hesap soruyor.

Bence/kanımca insanoğlunun başına gelen hiç bir musibette Tanrı’nın hiçbir suçu yok!. Kimse Tanrı’ya suç atfedemez ve O’nu yargılayamaz, kimse O’nu suçlu görüp sanık sandalyesine oturtamaz!.

Yahudi aklı hep/çoğu kez menfaatçi ve mülkiyetçi çalışan bir akıldır; tehlikelidir; Tanrı’yı bile yargılamaya, O’ndan bile hesap sormaya kalkar.

Haa!, onların bu hesap sorucu, küstah tavrı, Auschwitz’deki nazileri ve SS (SchutzStaffel) subaylarını aslâ haklı çıkarmaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET