KEVSER

İnnâ æ’teynâ, Kevser Sûresi’ndeki Kevser’den söz edeceğim de ‘gücüm’ yok; o Kevser, El-Kevser, Kevser değil.

Ne fark var?!. Çoook fark var.

Kevser hakkında çok şey söylenmiş. Büyük hayır.  Bitmez tükenmez nimet.  Cennette bir havuz...

Bu Sûre, bağlamı bilinmeden, o bağlam okunmadan okunursa oradaki Kevser anlaşılmaz, anlaşılamaz!.

Onların parası-pulu (malı-mülkü), evlâd-ü iyâli, ekonomik-siyasî ikbâli vardı. Özellikle erkek evlâdın insanın adını, nâmını, soyunu, ikbâlini (neslini/geleceğini) sürdüreceğine, devam ettireceğine inanılıyordu...

Efendimizin erkek evlâtları ölmüştü; onlara göre soyu kesilmişti, ebter’di; O’na bir evlât bile verilmemişti, verilmiş ama geri alınmıştı...

O’na zayıflar (müsteza’flar), köleler, fakirler, miskinler, mazlumlar inanıyordu.

İleri gelenler (meleler) ve mütrefler (şımarıklar/kendini beğenmişler) de O’nun moralini bozuyordu.

Rabbi de O’na moral veriyordu. 

‘Sana, sadece Senin bildiğin Kevser’i verdim.’ diyordu. 

Biz, o Kevser’i bilemeyiz, O’nun samimiyeti bizde yok; biz O’nun yaşadıklarını yaşamadık ki!.

Yaşasaydık, bilirdik!...

Herkesin Kevser’i aynı olmaz!. Herkes o sûredeki Kevser’i aynı şekilde anlamaz, anlayamaz!.

Herkese aynı şey verilmez. 

Herkes de aynı şekilde “fe salli ve venhar” emrine muhatap olmaz ve o emirleri aynı samimiyetle yapamaz!.

Herkesin şânı da aynı olmaz. Kimi gerçekten ebter de beter de olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET