ASR

Zaman, devir, çağ, yüzyıl. Kitâb/Kur'ân/Mushaf’taki 103. sûre. Üç âyet. İlk âyet, asra yemin eder. İkinci âyet, insanların hüsranda (ziyanda) olduğunu söyler. Üçüncü âyet, istisnaları sayar. İman edenler, salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna der. Aralardaki “ve’ler”, bağlaçtır. Bağlaç, kelimeleri (anlamları) birbirine bağlar. Bu bağ koparsa her bir kelimenin cümle içindeki anlamı bağımsızlaşır, bütünsel anlam kaybolur.

İmansız salih amel, imansız hakk, imansız sabır olmaz. İmandır amele salihlik özelliği veren, imandır hakkı hak yapan, imandır sabra dayanıklık ve direnme gücü veren. İmansız sabır, zayıflıktır; imansız hak, köksüzdür/asılsızdır; imansız amel, koftur. 

Sûre bütünlüğü açısından bakarsak, tek başına inanmak (inanıyorum demek), kanımca istisnaya dahil değildir ama inanmadan işlenen amel salih de olmaz, onun için iman istisnanın başıdır; inanmadan hak da ortaya çıkmaz, baskılara (zorluklara) da direnil(e)mez; hüsranda kalmaya devam edilir. Hakikat “şuuru/bilinci”, salih amel ve sabır olmazsa, iman çürür, zayıflar. Bu dört unsur (iman, salih amel, hakk ve sabır) birbirlerini beslerler. 

Efendimiz ve arkadaşları (sahabeler/ashab) bir sohbetten ya da bir toplantıdan ayrılırken bu sûreyi okuyarak ayrılırlar, “görev ve sorumluluk bilinçlerini” tazelerlermiş!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET