TEKNİK DİREKTÖR!.

Teknik, kondisyon ve taktik gibi hususlarda takımları çalıştıran ve verdiği taktiklerle sahada kazanmayı ve şampiyon olmayı amaçlayan kişi teknik direktör. 

Ben bu sıfatı ya da mesleği çok uygun olmadığını düşünerek ama anlamayı kolaylaştırıcı bir işlevi olduğu için biraz da korkarak! teolojik sahaya taşımak istiyorum. 

Saha : Tüm kâinat ve yaşam.

Oyuncular : Bizler.

Rakip : Biz, içimizdeki şeytan.

Kaptan : Resuller.

Taktik ve Talimatlar : Kur'ân. 

Teknik Direktör = Rab = Patron = Kral/Melik : Rabbimiz Allah. (Böyle bir benzetme için O’ndan af diliyorum.)

İnsan hariç, sahadaki tüm unsurlar verilen talimatlara (taktiklere) harfiyyen uyuyorlar. İnsanlararasında anla(ya)mayanlar için “Kaptan/lar’ı” taklit yetiyor ama çoğu insan verilen (indirilen/inzâl edilen) talimatlara (taktiklere) uymuyor, Kaptanları (Elçileri) taklit etmiyor, oyunu kafasına göre oynuyor, kendi bildiği hayatı, “kendi hayatını”! yaşıyor.

Ve kaybediyor. Kaybedecek.

Çünkü sahayı (hayatı, tüm kâinatı) dışardan (ve de içerden) tümüyle gören, kimin ne niyetle ne yaptığını bilen O. İnsan, O’nun gibi asla bilemez. 

Oyunu kuran O.

Bu oyunda (hayatta, sahada) iki teknik patron (direktör) aslâ yok, şeytanı bir patron zannedenler satanistlerdir. Bu oyunda fiilî rakip de yok, insan kendi içindeki rakiple (şeytanla, kendi nefsi ile) savaşıyor; insana, dışardan “Asıl Patron’a” muhalefet eden, O’nunla yarışan, rekâbet eden bir teknik patron (direktör, ilâh) talimat vermiyor; insan, dışardaki (ve içerdeki) İlâh’ı (Teknik Patron’u/Direktör’ü) tanımadığı için ya kendi nefsini ya da kendi gibi olanları (nefsini ve diğer nefisleri = tağutları) teknik patron (direktör, ilâh) ediniyor.

Şu kesin. Oyunun (hayatın, kâinatın) sadece içinde olan biri, oyunun bütününü göremez ve oyunu bütünüyle yönlendiremez, yönetemez. Oyuna (hayata, kâinata) amaç veren Bir’inin oyunun (hayatın, kâinatın) dışına da çıkabilmesi, kâinatı/oyunu bir bütün olarak “da”! görebilmesi gerekir. Fark etmiş olmalısınız ki ayrı yazdığım “da”, içerden de “gözlemlemeyi” ifâde eder. İçerde, kim, kiminle ne yapıyor, ne amaçlıyor, verilen talimatlara (taktiklere) uyuyor mu, uymuyor mu, onu da bilmesi ve oyunun sonunda (âhirette) hesap sorabilmesi gerekiyor.

Bu, sadece Allah’a hastır. Başka ilâhlarda böyle özellikler yoktur.

Din/Kur'ân, “dışardaki duruma” “istivâ, aşkınlık, transandantal olma hâli”; “içerdeki duruma” “içkinlik, yakınlık” der. Bu durumun Esmâ’daki karşılığı : (Hepsinin başında ‘El’ var.) Müteâl = Aşkın, Bâtın = Gizli, Aliyy = Yüce = Mecîd = Râfi’, Hâfız ve Semi’, Basîr, Zâhir, Şehîd/Şâhit, Şedîd, Hasîb gibi İsimlerdir.

O, “hem içerde hem dışardadır.”!. İçeriye (çok sınırlı bir alanda) imtihan gereği kimin nasıl hareket edeceğini görmek = kişinin kendisine göstermek için ‘fazla müdahale etmemektedir’! ama her şeyi ve herkesi bilmektedir ve herkese de hesap soracaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET