KÜN!

Yaratmayı, yaratılışı başlatan emir kün!. Kâne fiilinden (kün/ol). O öyle bir emir ki, onun içinde öyle bir güç/enerji var ki, bütün kâinat (varlık) onunla/ondan çıktı, meydana geldi, oldu. O emrin arkasında tüm Esmâ’nın toplamı var.

Üç büyük dinde de, tarih boyu felsefede de yaratılış, en önemli konudur. Dinler, yaratılışı Tanrı’ya irca ederler; felsefe, ex nihilo = yok/luk kavramından öteye götüremez. Bu yokluğun (ex nihilo) başına creatio getirmek yoktan yaratmak = creatio ex nihilo anlamına gelir. Yokluk, yokluk, hiçliktir. Yokluktan önce, “yaratılmamış bir Yaratıcı” kabul edilmezse akıl ve kalp aslâ tatmin olmaz; nitekim, yokluktan yokluk çıkar ya da hiçlikten hiçlik çıkar (ex nihilo nihil fit) sözü anlamsız ve değersiz bir söz değildir.

Kainât varsa, ki var, onu bir Tanrı (Yaratıcı) yarattı. Tanrı’yı kim yarattı? sorusu, kişinin Tanrı’yı da kâinât ve kendi gibi görmesi sonucunda sorulmuş bir sorudur ve abestir.

Tanrı, kâinâtı nasıl yarattı sorusu ise zimnen ve alenen tanrı olmayı, tanrılığa soyunmayı ifâde eder; bunu bilen adam tanrı olur. Bu ‘nasıl’ın içinde öyle güçlükler var ki, o güçlüklerin üstesinden ancak Mükemmel bir  Tanrı gelebilir.

İnsan haddini bilmeli; tanrılığa cüret etmemeli.

O, “kün/ol”! dedi ve kâinat hemen oluverdi = “fe yekûn”. Fe, fâ-i tâkibiyye, çabukluk, ardışıklık bildirir. O, emir verdi, kimse o emri uzun uzun düşünmedi hemen yerine getirdi, herkes ve her şey hemen oldu. Nasıl oldu? Bilmiyoruz. Oldu işte! de biz varız, her şey var ve var olmaya devam ediyor...

O, hep emir vermeye devam ediyor. Çünkü oluş (yaratılış) sürüyor. Felsefenin Tanrı’sı hatta Yahudilik ve Hristiyanlığın Tanrı’sı gibi “yarattı, planladı” ve yoruldu “biyere çekildi, dinleniyor” değildir, O her ân yaratmayı = emir vermeyi sürdürüyor.

“Elâ! LeHu-l Halqu vel Emr.” Dikkat edin, unutmayın! Yaratma da Emretme de O’na aittir.” (7/Â'raf, 54.)

Hamd da.

O, âlemlerin Rabbidir.

O, âlemleri terbiye ederken sadece “kün emri” vermez/vermiyor. Başka emirler de veriyor. Onların hepsini buraya alamam; sizler biliyorsunuz. Müşrik olmayın, zâlim olmayın, âdil olun, ananıza-babanıza “öff bile” demeyin...

Ama, buraya kâne fiilinden iki tane “olmayın/lâ tekûnû” emrini alacağım ve yazıya onlarla son vereceğim.

Allah’ı unutan (umursamayan), böylece kendilerini de unutan kimseler gibi olmayın! İşte onlar fâsıklardır.”

وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنسَاهُمْ أَنفُسَهُمْ أُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

(59/Haşr, 19.)

“İşitmedikleri halde, işittik diyen kimseler gibi (de) olmayın!.”

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لاَ يَسْمَعُونَ

(8/Enfal, 21.)

22. âyeti buraya yazmıyorum. Lütfen siz bakın!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET