KUTSAL EŞİK
Görünenden görünmeyene, maddeden ma’naya, fizikten metafiziğe, bedenden ruha, ... geçilen yerdir bu kutsal eşik.
Ben bu eşiğe vicdan diyorum. Bu eşiğin bu tarafında “ben/biz”, öbür tarafında “Rabbimiz” vardır!. Bu eşiği geçemeden Rab bulunamaz; bulunsa da bu taraftaki “etkisi/yetkisi” bilinemez!. O eşik bir kez geçilirse, artık “her yerde” O’nun Varlığı ve Hükümranlığı hissedilir, O’ndan kaçılamaz!. O gökte de ilâh yerde de ilâh olur. Bu eşiği geçemeyenler için O, sadece gökte (uzak) ilâhtır, O’na sadece ma’betlerde seslenilir, duâ ve ibâdet edilir; yerin ilâhı O değildir!, yerde başka ilâhlar (şeytanlar, tağutlar) egemendir, onlara kulluk edilir. Mekke müşrikleri de Allah’a böyle inanıyorlardı. Onlara da gökleri ve yeri kim yarattı diye sorulduğunda, “Allah” diyorlardı (29/Ankebut, 61.) ama O Allah’ı yeryüzüne, hayatlarına “karıştırmıyorlardı”!.
Gerçek iman, bu kutsal eşiği geçmektir.
Yorumlar
Yorum Gönder