SOFİ

Kelimenin aslı sâfi, saf, katışıksız, yalın. Kelime, sûfî şeklinde de okunur; tasavvuf da kelimenin tefa’ul babındandır, saflaşma eylemi/çabası demektir. Bu iş daha sonra kurumsallaşınca adına tarikat denmiş, bir prosedürü, mürşidi ve müridi oluşmuştur. 

Efendimizin Medine’deki Ashab-ı Suffa’sindeki suffe; gölgelik, çardak, pervaz, seki, tente gibi anlamlara gelir. Oradakilerin kendi evleri yoktu, kendi geçimlerini kendileri sağlamıyorlardı; ashab onları besliyor, onlar da ilimle besleniyorlardı.

Sûf, Arapçada yün demek. Sofilerin yünlü elbise/entari giydikleri için bu adı aldıkları da söylenir. Asıl önemlisi onların “ihtişamdan, gösterişten, debdebeden” uzak oluşlarıdır. Dört halifeden sonra devlet katında ihtişam, gösteriş, debdebe görünmeye ve tebea ihmal edilmeye başlanınca, bir kesim biraz tepkisel ve siyasal olarak biraz da sünnete uygun olduğunu düşünerek, uzak kalmayı, arınmayı ve yalın yaşamayı tercih etmiştir. Fikrî plandaki mu’tezile bile i’tizalden uzaklaşmak, bir kenara/uzlete çekilmek anlamındadır; o dönemlerde ortalık siyasal açıdan çook karışıktır; taraf olmak istemeyenler bir kenara çekilmek zorunda kalmaktadır; vs.

Aradan 1400 yıl geçti. Sufizm kurumsallaştı, güçlendi. Bu gücünü ekonomik, siyasî ve dinî alanlarda iyice hissettirdi. Oy potansiyelleri yükseldi; sözcüleri, herhangi bir konuda neredeyse “dinin cârî-resmî ve egemen yorumunu” belirler hâle geldi, böyle olunca başka yorumlar rahatlıkla “dindışı” ilân edilebil(di/i)yor; diyanetten bile etkili olabiliyorlar; birini kaldırmak istiyorlarsa çook kolay kaldırıyorlar, batırmak istiyorlarsa çook kolay batırabiliyorlar.

Görüyorsunuz saflık, yalınlık, sofilik, sûfilik nereden nereye geldi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET