BEKLENTİ

Hayattan herkesin bir beklentisi var.

Kimi iyi bir işim olsun, güzel bir eşim olsun ister.

Kimi işini, kimi eşini beğenmez...

Kimi oturduğu evi, bindiği arabayı...

Kimi de evini, arabasını değiştirmek için uzuun vadeli borçlanır; borcu bitince ya da bitmeden ölür; ev ve araba için çalışmış olur.

Sürekli eş (ve iş) değiştirene de rastlanır.

Bir ömür iş için, eş için, ev (yat-kat) ya da araba için çalışmak ve ölüp gitmek, ne kadar hazin!.

Türklerde, at, avrat, silah olmazsa olmazdır; bunların çağdaş versiyonu, araba, eş ve iş-güçtür.

Ben, çook insanın ömür boyu, ev, araba, (yat-kat) borcu ödemek için çalıştığına ve ölüp-gittiğine şâhit oldum.

Evlât yetiştirmeyi (okutmayı) ve onlarla övünmeyi ‘beklenti’ hâline getirenler ve beklentileri boşa çıkan insanlar da var.

İnsanı en çok yıkan, beklentilerinin boşa çıkmasıdır.

...

Beklenti, umuttur; umutların çoğu gerçekleşmez ama insan ummaya da devam eder.

Beklentinin gerçekleşmesi, planlı/hesaplı davranmaya ve beklentinin gerçekleşme şartlarına uygun hareket etmeye bağlıdır.

İyi bir ev ya da araba, paraya; eş, nasîbe; iş, yeteneğe ve gayrete; ilim de gayret ve himmete bakar.

Hayat, beklentisiz yaşanmaz; beklenti insanı motive eder ve onu hayata bağlar.

Beklentisi buraya ait olan, burada ve burası için çalışır; öteye ait olan, burada ötesi için çalışır.

Buraya ait beklentiler burada kalır ve biter. Öteye ait beklentiler için beklentimizi karşılayacak “Kişi’ye” inanmanız gerekir.

Âhirete iman budur. Âhirete inandım/inanıyorum deyip de âhiret (cennet-cehennem, hesap) yokmuş gibi sırf buradaki beklentileri için çalışan adamın âhiret inancı sahtedir!. 

Âhirete inandım/inanıyorum diyen bir adam, tüm ömrünü dünya rahatı (dünya) için harcamaz.

Bana dünyada rahat eden bir adam gösterin!. Dünya, huzur mekânı değil imtihan yeridir. Burada kolaylıkla beraber zorluk da vardır; zorluk, kolaylıktan ebediyyen ötede ayrılacaktır; aradaki berzah ya da a’raf, ikisinin (cennet ile cehennemi) birbirinden kesin ayıracaktır.

Dünyadaki zulmün ortadan kaldırılması ve adaletin sağlanmasını arzulayan ama bu konuda hiçbişey yapmayanlar da Mehdi ya da Mesih beklerler; buna “intizar” denir; özellikle Şia’nın kayıp imamını gözleme = beklemesi; Ehl-i Sünnet’in Mehdî ve İsâ beklentisi budur.

“Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini, Rabbin gelmesini veya Rabbin bazı âyetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin âyetlerinden biri geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olanlara, imanları fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, kuşkusuz Biz de beklemekteyiz.”

هَلْ يَنظُرُونَ إِلاَّ أَن تَأْتِيهُمُ الْمَلآئِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ أَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ يَوْمَ يَأْتِي بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ لاَ يَنفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِن قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِي إِيمَانِهَا خَيْرًا قُلِ انتَظِرُواْ إِنَّا مُنتَظِرُونَ

(6/En’am, 158.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET