BEN OLSAYDIM...

'Onun yerine ben olsaydım, şöyle yapardım.' sözünü çok söyleriz.

Bu yazıda, Efendimizin yerinde olamayacağımıza göre, her birimiz, kendimizi O’nun yaşadığı dönemde (O’nunla çağdaş) yaşıyor olduğumuzu varsayarak bir muhasebe yapalım (kendimizi bir hesaba çekelim) istedim.

...

40 yaşına kadar dikkat çekici hiç bir özelliği fark edilmeyen (belki de olmayan!, bize göre); ‘sıradan insanlar gibi’ yaşayan, ama dürüst olan “bir adam”!, 40 yaşından sonra ‘Ben gönderildim.’ diyor.

Buna biz ne diyoruz?

O’na hemen inanabilir miydik? Neye bakar, nasıl bikarar verirdik?!.

Sizin adınıza konuşamayacağıma göre yine iş başa düştü; ben ne yapardım? Herkes de bu soruyu kendine dürüstçe sormalı ve dürüstçe cevaplamalı.

Bu soru, Efendimizi bugün, bu çağda yaşıyor gibi göstererek de sorulabilir; o zaman soru şu biçimi alır. 1400 sene önce değil de bugün, ben yaşarken Muhammed adında biri “çıkıyor” “Ben gönderildim” diyor, ne derdim/k? Bu soru, ilkinden çook daha riskli bir soru; çünkü dinî-kültürel birikim bize artık Peygamber gelmeyeceğini, Peygamberlik iddiasında bulunan birinin hemen reddedilmesi gerektiğini söyler. Bu bilgi birikimini yok sayabilirsek, ikinci tür soruyu cevaplayabiliriz, bunun kolay olmayacağı ve vereceğimiz cevabı etkileyeceği için bundan vazgeçip, birinci tür soruya (o gün ben orada olsaydım...) dönüyorum.

O gün, ben de orada olsaydım ve Muhammed, “Ben gönderildim.” deseydi; ben, o günkü birikimle o günün adamı olarak ne derdim?!.

Doğru söylüyon, Sana inanıyorum mu, Sen “uçuyon mu”?!

Çağdaşlarımın, ‘kâhin, sihirbaz, düzenbaz, şair, mecnun’ dediklerini hatırla(tı)rım. Çoğunluğun Sen kafayı yemişsin = cinlenmişsin, cin çarpmış (git bi kurşun döktür!) dediklerini hatırla(tı)rım. İleri gelen adamların, devletin O’na cephe aldığını hatırla(tı)rım. Akrabalarından sadece yeğeni Ali’nin O’na inandığını, hepsinin uzak durduğunu hatırla(tı)rım...

O gün (ve de bugün), O’nun Allah’ın Elçisi (= Gönderilmiş Rasül) olduğuna inanmakla, Allah’a inanmak arasında çook sıkı ve kopmaz bir ilişki/bağ vardır. O, bizi (beni) O’na (Allah’a) bağlıyor, çağırıyor; O, bizi (beni) çağırdığı, ibâdet = kulluk etmemi/zi istediği ilâhın = Allah’ın, “nasıl bir ilâh = Allah” olduğunu söylemese, biz (ben) de çağdaşlarımı(zı)n taptığı ilâhlara = putlara tapmaya devam ederdik, (ederdim)!.

O’na (Hz. Muhammed’e) güvenmeden = inanmadan O’nun işaret ettiği ilâha = El-İlâh’a = Allah’a inanamayız!.

O gün O’na (Hz. Muhammed’e) güvenmekle, bugün O’na güvenmek arasında pekbifark yok mu?. O gün O, karşımızda, yanımızda idi, bugün “yok”!. O gün O’nun nasıl bir insan olduğunu, nasıl yaşadığını gözlerimizle görüyorduk; bugün “ondan-bundan!” işitiyoruz.

O gün insanlar gördüklerine inanmıyorlardı; bugün, ‘görmediğime inanmam’ diyorlar.

O gün “O Güneş’in” önünde hiç bulut yoktu; bugün “O Güneş’in” önünde kara bulutlar var, hava çook karanlık.

O gün ben olsam/olsaydım, “Bu Adam!” putlara tapmış mı, yalan söylemiş mi, insanları kandırmış mı, onların haklarını yemiş mi, insanlara zulmeden insanlarla iş ve güç birliği yapmış mı, bir kölesi olmuş mu, biri O’nun aleyhinde şahitlik yapmış mı, vb. soruları sorar-araştırır; “yok = hayır = aslâ” cevabını alırsam O’na yakınlaşır, bi de hayatını yakından izler/gözler ve sonra da “güven verirse, aklım/gönlüm yatarsa!” O’na inanırdım. Ne kadar ihtiyatlıyım, işimi sağlama alıyorum, değil mi? Çünkü o gün de yalancılar, sahtekârlar çıkıyordu, vardı; bu gün de var; üstelik bugün Peygamber adına sahtekârlık yapanlar, O’nun adına yalan söyleyenler de var. Bugün bunu test etmenin yolu, O’nun bize getirdiği Kitâb ve yaşadığı Hayat. O gün O’nun Hayatı = yaşayan/bizzat Sünnet idi, yaşayan/bizzat Kitâb idi; bugün Sünnet de Kitâb da ‘hayat değil’!; Kitâb ve Sünnet, kimsenin hayatında O’nun gibi yaşamıyor!.

Bence, işim/iz o zaman daha kolaydı; şimdi daha zor; aradaki bunca “manipülasyonlara” ve yanlış anlatımlara rağmen O’na görmeden inanacağız ve “Buyur Efendim, emret, emrindeyim, önderimsin, rehberimsin!; ben de Senin inandığın İlâh’a inanıyorum, artık şu putlara tapmıyorum!.” diyeceğiz ve O’nun ümmeti olacağız!.

O’nun ümmeti olmayı kolay mı sanıyoruz?! O gün de zordu; bugün de zor O’na ümmet olmak; bence bugün daha zor. Bugün inandım diyenlere de güvenilmiyor; o gün inandım diyen “emîndi”.

O (Allah), herkesin hangi kıratta teslim (Müslüman) olduğunu  biliyor ve ona göre bir hayatı da ona veriyor. 

“Herkes kendi şâkilesine (karakterine) göre iş yapıyor, yaşıyor.” (17/İsrâ, 84.)

“Bir halk, kendi durumunu değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmiyor.” (13/Ra’d, 11.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET