MUHASEBE

Muhasebe : Çalışma-çabalama sonunda hesap yapma ve hesabın sonunda kâr-zarar hesaplama.

Neyi hesapladığımız, kâr-zararın ne olduğu ve bu hesabın vadesi (kaç yılda bir yapıldığı da dahil) önemli.

Sizce kâr nedir?

Emek verilen bir işin sonucunda ele geçen kazanç, değil midir? Bu kazancın kısa ya da uzun vadede bir işe yaraması, kazanan = çalışan insanın hayatını kolay kılması, ona er ya da geç bir menfaat sağlaması gerekiyor mu? Böyle bir “beklenti”! olmasa,  insan niye çalışsın? Çalışmaz değil mi?

Çalışır!, diyenleri, başka bir sâik/motivasyon çalıştırıyor olmalı!. Bu ikisinin kâr-zarar hesabı, muhasebesi aynı olmaz; birinci tür hesap yapan, ikinci hesabı anlayamaz.

Birinci tür hesap yapanların hesabı kısa vadeli, maddî, parasal, dünyevî ve somuttur; ikinci tür hesap yapanlarınki uzun vadeli, ma’nevi, uhrevî ve soyuttur.

İlki biten, tükenendir; ikinci, bitmediği ve tükenmediği söylenendir (!).

İlki, hesaba gelendir; ikinci, hesaba gelmeyendir (bi gayri hisâb).

İlkinde, kişi hesap yapınca kâr elde ettiğini sansa da belli bir zaman geçince o kâr yok olur/erir. İkincide elde edilen ise bitmez-tükenmez, onun hesabını matematik yapamaz. İlk hesap sonunda elde edilen, eninde-sonunda tükeneceği için kişi, eninde-sonunda, kesinlikle “tükenmişlik sendromuna” düşer.

İkinci hesapta ise, kazanç elde edilmese de! edileceğine dair umut (=motivasyon) hiç bitmez, hiç tükenmez.

Biliyorum konu derin; hani, ‘bu hamur daha çok su yer’ derler ya, bu konu da çook söz tüketir; söz biter, konu bitmez.

Geçen gün, ömrü emek mücadelesi ile geçmiş, emeğe değer vermiş ‘solcu/emekçi’ bir arkadaşımla telefonda konuştum. “Nereye gitti bütün bu emekler?” dedim. “Bütün emekler boşmuş” dedi. Sadece o değil, çook kimse buna benzer sözleri söylüyor; (meğer sana/size verdiğim) “bütün emeklerim boşmuş )” diyor. Beklentimiz ile hayalimiz (= elde etmeyi umduğumuz şey) arasındaki mesafe/vade kısa olursa ve o vade gelince de beklenti elde edilemezse, kişi zarar ettiğini düşünür, boşa çalışmışım, der. Bir öğrenci, üniversite sınavına çook çalışmasına rağmen istediği bölümü kazanamazsa; bir ana-baba ya da hoca, 20-25 yıl çocuk yetiştirir ama o çocuk, istenilen düzeye bitürlü gelemezse ya da tam aksi (tersi) bir istikamette hareket ederse; bir ömür yaşanır, ömrün sonunda elde edilen şeyler kişiyi rahatlatmaz, memnun etmezse; ... kişi, “her şey boşmuş = bütün emeklerim boşunaymış” der, diyor.

Böyle bir durumun telâfi edilemezliği de anlaşılırsa, kelimenin tam anlamıyla tam bir yıkım, tam bir mahvoluş yaşanır.!.

Çabaları, çalışmaları ölüm sonrasına (âhirete) endeksli olmayanlar, ölümü görünce böyle bir yıkım = mahvoluş yaşayacaklar!. ‘Yaşayacaklar’, diyorsam, bildiğimden değil, inandığımdan. 88/Ğâşiye, 3, “âmiletün nâsibeh = çalışmış ama boşa yorulmuş, bişey elde edememişler!.” diyor. 

39/Zümer, 65 de, “eğer şirk koşarsan, bütün amellerin boşa gider, büyük hüsran yaşarsın...” diyor.

Biz burada buna, “tükenmişlik” diyoruz. Bu tür tükenmişlik hâli yaşayan insanların yüzlerine ve görüntülerine bakın!, gözlerinde büyük bir boşluk, büyük bir umutsuzluk = karamsarlık göreceksiniz?!. Bu insanlara verilecek umut, onların tanıdığı/test ettiği türden bir umut olamaz; bu hesap/umut onları tatmin etmez; onları önce öteyle/âhiretle, sonra da “Rızâ” ile (= imanla) tanıştırmamız gerekiyor.

Hiçbir hesabı tutmayan, şimdi yaşamasa da erinde-gecinde bir gün “tükenmişlik sendromu’ yaşayacak modern insanı, umutsuzluktan, boşluktan ve yaşayacağı o büyük hüsrandan = yıkımdan kurtaracak olan budur; modern insanın başka bir kurtuluşu yoktur; hiçbir psikiyatr, “geçici/tükenen/biten şeylerle” onu bu durumdan kurtaramaz.

Hesap yapanlar, bu tür bir hesap yapmalı. Öbür tür hesap yapanların hiçbir hesabı tutmadı, elde ettikleri şeyler ellerinde patladı. 

Nice zenginler, kazandıklarını yiyemedi, götüremedi; nice siyasetçiler, sultanlar, krallar, umduklarını bulamadı, üstelik ihanete de uğradı...

Onların çoğu, Allah-u A'lem, Kitâb’ın söylediği şu sözün akıbetini yaşadı : “Kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, (= Rahmân’ı zikirden = Rahmân’ın Sözlerine duyarsız bir şekilde yaşarsa), Biz ona şeytanı musallat ederiz, o, onun en yakın arkadaşı olur. Şeytanlar (o kötü arkadaşlar) onları saptırdıkları hâlde, onlar kendilerini doğru yolda sanırlar.” (43/Zuhruf, 36-37.)

Kim bu şeytanlar (o kötü arkadaşlar)?

Modern kapitalist kültür, modern kazanç anlayışı, modern yaşam = kapitalizm. Kapitalizmin tüm hesapları sanal, sahte ve aldatıcı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET