BAĞLAM ve ANLAM

Bağlam, siyak-sibak; anlam, mâ’nâ.

Sözde (yazıda = cümlede, hatta davranışta) bağlam, sözün (davranışın) önüyle arkasıyla alâkalıdır; anlamı bağlam etkiler; henüz belirler diyemiyorum.

Bir sözü bağlamından kopararak alıp paylaşmak, çoğu zaman, o sözü anlamından koparır; bu söz Kitâbî/Kur'ânî bir Söz (âyet) de olsa. Kur'ân’ın bağlamı (= bütünsel anlamı) bilinmeden, Kur'ân’dan bir Sözü alıntılamak ve paylaşmak iyi niyetli bir çaba olsa da her zaman yerini bulamayabilir, doğru olmayabilir. Hele bu söz, bizim gibi fânîlerin bir sözü ise, işler daha da karmaşıklaşır. Bir söz, "toplam düşünce havuzundan" çıkar, o havuzla bağlantılıdır.

Kur'ân’ın bağlamı öne (istikbâle) de gider, geriye (tarihe) de; Kur'ân’ı her okuyuş, şimdide/ânda olan bir okuyuştur; Kur'ân, dünde ve gelecekte okunmaz; her okuyuş, yeni bir okuyuştur, Kur’ân, (kelime anlamıyla) zaten bu demektir.

Kur’ân’da anlam, bağlamdan; bağlam da anlamdan kopuk = ayrı değildir. Allah-u A'lem anlam, “bütünsel bağlamdır.”!.

Bağlama context/konteks deniyor. Context, hem içinde bulunulan durum/hâl (state/statü) ve yaşanan şartlar, hem de o durum/lar/a karşılık gelen söz demektir. Söz, yaşantıdan bağımsız söylenmez; hele Allah (c.c.), “havaya” hiç Söz söylemez. O, Sözünü tüm zamanlara söyler. Biz de O’nun Sözünü içinde bulunduğumuz zamanın şartlarına göre anlarız.

Kur'ân’ı okurken (anlarken; okuma, anlama/k içindir) tüm zamanlara sirâyet eden bağlamına ve anlamına dikkat etmeden okursak, hayatı ve anlamı böler, Onu eksik anlarız. Bu şekilde okumaya, “anlam/a problemi” diyebiliriz.

Bir insanın yazdığı kitabı okurken bile, o kitap ne zaman, niye (niçin, ne amaçla, hangi problem için) yazılmış, kim yazmış, gibi hususların bilinmesi o kitabın anlaşılması için neredeyse olmazsa olmazdır.

Okuma, satırlar üzerinde göz gezdirme değil, anlamı aramadır. Anlam, büyük ölçüde bağlamdadır. Bağlam, (geçmişte ve şimdi) yaşanan sorunlarla bağ kurma; geçmişte o sorunlar nasıl çözülmüşse, şimdi de öyle çözme/çözebilmedir. Tabiî, geçmişin sorunları ile şimdinin/bugünün (ânın) sorunları aynı olmayabilir ama  o sözün bize ait kısmı, bağlamda yakalanırsa, bizim yaşadığımız sorunlarla anlam bağı kurulabilir, sözün bize ‘ne dediği’ anlaşılabilir ve söz havada kalmaz.

Kitâb, “Ebû Leheb’in iki eli kurusun, kurudu da.” diyor. Bu Sözün bağlamı, dünden bugüne intikal etmezse, Ebû Leheb’den bana ne, kuruduysa onun eli o zaman kurudu/kurumuş, beni bugün bu ne/den ilgilendirir?!. Bu sözün bağlamını bugün kurmam/kurabilmem için, bugün Ebû Leheb kim, Ebû Leheblik nedir, bilmem lâzım. Âyet, ‘hem kurudu hem kurusun’ diyor; bu deyiş “vezin/kâfiye tutturmak” için olmasa gerek!. Dün kurudu, bugün kurur, yarın da kuruyacak... (El, güç-kuvvet; kuruma da yok olma anlamında.)

Geçmişten kopuk, gelecekten habersiz = ânlık/günlük (hızlı ve medyatik) yaşadığımız için, hayatımızda anlam ve bağlam kayboluyor.

Allah-u A'lem yaşantımızı değiştirmeden biçook şeyi anlayamadan gideceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET