ÎKÂN

Îkan

Kitâb’ın kelime-kavramları arasında bir hiyerarşi kurmak istesek --- ki bizden = içerden biri olmamasına rağmen Japon müsteşrik Toshihiko Izutsu, ‘Kur'ân’ın Temel Kavramları’nda bunu yapmıştı; onun Türkçeye çevrilmiş diğer kitabı da ‘Kur'ân’da Allah ve İnsan’. --- sanırım îkânı/îqanı en tepeye koyabiliriz. Bence îkân/îqan, imandan da üstün bir kavram, hâl. 

Kavram, aklın; iman, kalbin; îkân/îqan, “tüm benliğin” eylemi/işidir. Akıl, kavramdan varlığa; varlıktan Var Eden’e, iman olmadan geçemez.  

Düşünen adam, şeyleri zihinsel olarak kavramaya çalışan adam; inanan adam, şeylerin tesadüfî olmadığına, onları, Bir’inin yarattığına inanan adam; îkâna/îqana eren (erişen) adam, tüm benliği ile O’na kendini teslim eden ve O’na güvenen (= inanan) adamdır.

Bu kavram (îkân/îqan), Kitâb’ta türevleri ile birlikte 28 yerde geçer; yakîn/yaqîn de aynı kelime. Kelime, “içinde zerre kadar şüphe barındırmayan bilme = inanma” demektir; tersi, rayb = şek/şüphe, kuşkudur.

Beni en çook korkutan âyet, 32/Secde, 12. âyettir. Bu âyet, burada, “bilmeyen, görmeyen, duymayan ve inanmayanların”!!, ötede, başları önlerinde = eğik = mahcup bir şekilde, “büyüüük pişmanlıkla” : “Ya Rabbî!, biz ‘gördük, duyduk ve kesin olarak anladık/inandık = mûqınûn olduk; bizi (ne olur!) bikere daha geri gönder de sâlih amel işleyelim = na'mel sâlihan.” demeleridir.

Ya onların içlerinde ben de olursam, biz de olursak!.

Olmamak için, gördüğümüz şeyleri “iyi görmek”; duyduğumuz şeyleri “iyi duymak”, anladığımız şeyleri “iyi anlamak” ve imanımızı ikâna/îqana dönüştürmek “zorundayız”!.

Bu işin başka yolu yok.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET