HADİS-Ü MÛSÂ

Hadis-ü Mûsâ = Mûsâ’nın Hâdisesi, Kıssası, Haberi, Hikâyesi.

Herkesin bir hikâyesi vardır ama herkesin hikâyesi yazılmaz ve anlatılmaz. İbret alınacak kişilerin hikâyeleri yazılır, anlatılır. Bu hikâyeler, olumlu da olabilir, olumsuz da. Peygamberlerin Hikâyeleri olumlu; Nemrut, Firavun, Bahçe Sahipleri gibi kişilerin hikâyesi olumsuzdur. Bunlara Kitâb, kıssa, haber/nebe, hadis/e der.

Burada ben Mûsâ’nın Hâdis’inden = “Hâdis-ü Mûsâ’dan” söz etmeyeceğim, sadece çook özet bilgi vereceğim; esasen Hadis kelimesine/kavramına değineceğim. Daha önce kısaca değindiğimi hatırlıyorum (10 Mayıs 2022 WhatsApp). Bu yazı, o yazıyı biraz daha destekleyen bir yazı olacak; ikisi birlikte okunursa daha açıklayıcı olur.

Hadis, söz; hâdise olay (hikâye) demek. 39/Zümer 23, Biz en güzel Sözü = Hadisi Kitâb olarak indirdik = “... nezzele ahsenel hadîsi Kitâb’en müteşâbihen mesânî...” der. 20/Tâ-Hâ 9, 79/Nâziât, 15, “hel etâke hadisü Mûsâ.”; 88/Ğâşiye, 1, “hel etâke hadisül ğâşiye.” der. Hadîs kelimesi Kitâb’ta isim ve fiil formunda 36 yerde geçer; haber, söz, düş/rüya ve efsane anlamında kullanılır; ehâdis, hem düş/rüya hem efsane; hâdise de olay (hikâye) anlamındadır.

Mûsâ’nın hikâyesi : Kısaca, Sandık, Saray, Medyen (Şuayb), Tûr ve Firavun’dur. Bir başka deyişle, sandıktan saraya, saraydan Medyen’e (Şuayb a.s.’a), Medyen’den Tûr’a, Tûr’dan Firavun’adır. Siz bu hikâyeyi, 28/Kasas Sûresinin ilk elli âyetinden okuyabilirsiniz.

Hadîsin dinî anlamı yanında böyle bir anlamının da olduğunu bilmek gerekiyor; bu anlam, dinî anlamdan bağımsız değil. Efendimizin Hadisleri Efendimizin Hayatının (Hayat Hikâyesinin) sözle/sözlü ifâdesidir. Sünnet, Onun yaşantısı = Hayatı; Hâdis de Onun Sözüdür. Bu Sözlerin bize “nakli, intikâli” Kitâb’ın nakli, intikâli gibi değildir.

Mûsâ’nın Hâdisi (hikâyesi) de tarihsel bir malzeme (edebiyat) olarak Bereketli Hilâl’de (Mezopotamya’da, Ortadoğu’da, Arap Yarımadasında, Medine’de) Yahudiler tarafından Efendimize nakledilmiş, anlatılmış, intikâl ettirilmiştir ama Kitâb/Kur'ân bu hikâyeyi Efendimizin içinde bulunduğu “ruh durumu” ve toplumsal şartlarına göre ‘bölüm bölüm ve bir bütün olarak’ teyit etmiş, Onun “motivasyonunu” güçlendirmiştir.

Yusuf (a.s.)’nın, İbrâhim (a.s.) ve diğer Elçilerin Hikâyesi (kıssası) da aynı minvaldedir. Yusuf (a.s.)’nın Kıssasını (ahsen-ül kasas) günümüz edebiyatına derli toplu kazandıran kişi, ütopist bir Alman Yahudisi Thomas Mann’dır. Mann, dört ciltten oluşan bu kitabı (Yusuf ile Kardeşleri) yazmak için 16 yıl çalışmıştır. Mûsâ’nın Hikâyesi (kıssası) da yazılmayı beklemektedir; gerçi yine bir Yahudi (olan), Sigmund Freud, son eseri olarak Mûsâ ve Tektanrıcılık adlı bir eser yazmıştır ama bu eser Mûsâ’yı anlamaya yetmez. Freud’un bu eseri onun “ana düşüncelerine” terstir; bana göre bu eser bir pişmanlık = bir tövbe = bir özür eseridir.

Son söz : Hayat = yaşantı = sünnet, doğru olursa; o hayatı, yaşantıyı, sünneti doğru ifâde eden = anlatan ve intikal ettiren söz (hadîs) de doğru olur.

Efendimizin Hayatı = Yaşamı = Sünneti doğru idi = Kur'ân idi; Onun Sözlerinin (Hadislerinin) bize intikali Onun vefatından sonra derlendiği için, bu derleme altı büyük (ana) Hadis kitabında toplandığı için, en sahihi de Buhârî olarak görüldüğü için; başlangıçta Buhârî’de 25.000 Hadis derlendiği, daha sonra bu Hadisler 9.000 civarına çekildiği için, bu işleme de tecrid = “Tecrid-i Sarih” dendiği için (tecrit = soyutlama =  soyma = ayıklama; sarih = açık, apaçık, belirgin), bu Hadislerin Kitâb/Kur'ân kriterine vurulması gerekiyor ki Efendimizin Hayatı ile Sünneti uyuşsun. Efendimiz yaşarken bu uyum elbette vardı (Onun hayatı Kur'ân’dı) ama Ondan bize iki şey intikal etti : Kitâb ve Sünnet. Kitâb, tevatür yoluyla değişmeden elimizde; Sünnetin yazıya geçmesi geç bir tarihe tekabül ettiği ve büyük oranda da “siyasete kurban gittiği için” (yukarıdaki açıklamalar, ayıklamalar da dikkate alındığında) Hadis Kur'ân ile kritiğe tâbi tutulmalı Hadislere karşı bir “ihtiyat payı” bırakılmalı, her söz Peygamberimizin ağzına konulmamalıdır.

Mûsâ’nın Hikâyesi = Hadis-ü Mûsâ, Kur'ân ile doğrulandı; Hadis-ü Muhammed’i de doğrulayacak elimizdeki tek kriter yine Kur’ân’dır.

(Not : Ben hiçbir Hadise ‘şüphe ile’ bakmıyor/yaklaşmıyorum diyenlere hiçbir (olumsuz) sözüm yok. Ben de Hadislerin Efendimizin Sözleri olduğuna, Onun hevâsından konuşmadığına = vahye uygun konuştuğuna (“in Hüve illâ Vahyin yuhâ.”) inanıyorum ama Vahiy ile Onun bize intikal eden Sözleri arasına ‘belli bir mesafe’ koyuyorum; bu da yukarıda saydığım sebeplerden.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET