İNSAN-I KÂMİL

Bu tamlamayı Efendimiz için ağırlıklı olarak tasavvuf kullanır; kullanır ama bazen "Nûr-u Muhammedî" anlayışı ile, ona mükemmellik atfederek işi şirâzesinden çıkarır gibi olur. 

Nasıl?

“O Kâmil’in = Efendimiz’in” de bir insan olduğunu (yaratıldığını) ve “TAM MÜKEMMEL = TANRI” olmadığını unutarak.

Yaratılmış hiçbir şey “TAM MÜKEMMEL” değildir; ayrıca her şey de aynı derecede mükemmel değildir.

İnsanların = insan türünün en mükemmeli, Efendimizdir; bunda hiiiç şüphe yok.

Baktığımızda, bir çiçek de mükemmeldir, insan da, her şey de. İnsanlardaki biyo-kimyasal mekanizma az mı mükemmeldir?!. İnsan-ı Kâmil ile kastedilen mükemmellik, böyle bir mükemmellik değil ama biz (tasavvuf) Efendimizin biyo-kimyasal yapısını da (şemâilini de) bu alana, bu mükemmeliğe dahil ediyoruz...

O (Efendimiz), bizim en mükemmelimizdir, önderimizdir; O, kendi kendinin “TAM MÜKEMMEL” olmadığını bildiği için bizi peşine katmış, “TAM MÜKEMMEL’E” (doğru) götürüyor; kendinde “eksiklik”! olduğunu biliyor!.  Kendi “TAM MÜKEMMEL” olsaydı, “TAM MÜKEMMEL’E” (doğru) gitmez, bizi de götürmezdi. O, bize, “SUBHANELLAH” deyin, dedi; “subhane rasulullah ya da subhan-el muhammed”!! deyin demedi; kendini ilâh ilân etmedi, (hâşâ) ‘Ben Tanrı’yım, Ben Tam Mükemmelim, Bana tapın.’! demedi.

Kemâldeki “hiyerarşiyi” ve yaratılmışlardaki kemâlin “eksik” olduğunu idrak edemezsek, yaratılmışları tanrılaştırırız!. Bu, alt düzeyde de üst düzeyde de olsa fark etmez; kimi şeyh(ler)ini, kimi Peygamber(ler)ini tanrılaştırır; ikisi de şirktir.

Hz. Muhammed (a.s.) = Efendimiz, bizim gibi bir insandır (abd) ve insanların “ahlâken” en kâmilidir; Kelime-i Şehâdet’deki “abduHû” bunu ifâde eder. O Kelime-i Şehâdet bize, ilâh olarak sadece Allah’ı “TAM MÜKEMMEL = TAM KÂMİL” olarak görmemizi öğretir. O’nun dışındaki hiçbir şey “TAM MÜKEMMEL = TAM KÂMİL” değildir; öyle olsalardı O’na yönenilmez, O’na ihtiyaç duyulmaz, tapılmazdı.

Din de (bir önceki yazı) Peygamber de O’na götüren ve hayatları mükemmel kılmaya yarayan “araçlardır = elçilerdir.”!. Buradaki aracı, basitlik, basit somut araç olarak algılamayın lütfen!, “ARACI, ELÇİ” olarak algılayın; böyle algılamaz da aracı, amaç hâline getirirsek, hem kendimizi sınırlarız hem o aracı/araçları ilâhlaştırırız.

Tehlikeli olan ve ‘çoğu zaman’! yapılan da budur; bu, Tevhîd’i bozar, şirke yol açar. Dinde en tehlikeli olan şirktir; şirk konusunda çoook hassas olmalı/davranmalıyız.

(Bu son yazı olsun istedim; bakalım, istiyorum ama bu isteğim bitürlü yerini bulmuyor. Şimdiye kadar verdiğim “rahatsızlık için” özür diliyor, bana katlandığınız için teşekkür ediyorum.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET