CEZBE

Cezbe

Çekim. İstiğrak. Çeken “Ne” ise, “O/onun” için heyecan duyma ve “O/o şey” için kendini kaybetme; en hafif tabiri ile “O/onun” câzibesine kapılma.

Câzibe de aynı kök; Ç/çeken’deki çekici/lik, alımlılık, albeni anlamında; genelde “kadınlar”! için kullanılır. Aslında her şeyin, kişiye göre değişen bir câzibesi vardır. Son model bir araba da çoğu kimseye câzip gelir; ucuz ve manzaralı bir eve/evin fiyatına da câzip denir.

Dünya yaşamı da çoğumuza âhiret yaşamından daha câziptir.

Bazılarına ilim, iyilik gibi soyut şeyler câzip gelir ama bunların kimin için = Bir Tek Kişi için yapıldığı bilinmezse, her biri başlı başına bir câzibeye dönüşebilir; o zaman “câzibelerin adedi” artar ve ‘istikâmet = kıble” kaybolur, Tevhîd bozulur. 

Sadece Mü’mine, âhiret yaşamı dünya yaşamından daha câzip görünür. O hoşnut olursa, kulunu da hoşnut eder düşüncesi ile “En Câzib” olduğu söylenen de “Rızâ-i Bârî”dir, denir. (Bârî : Yaratıcı; Rıza : Hoşnutluktur)

Cezbeyi ağırlıklı olarak tasavvuf kullanır. Tasavvufta cezbe, İlâhî tecellîleri “gören” kulun kendinden geçmesi veya Rabbin, kulunu Kendine çekmesi sonucu oluşan “hâl” olarak tarif edilir.

Bizi O’ndan gayriye/başkasına çeken, bize O’nun dışında câzip gelen ve onları görünce cezbeye kapıldığımız o kadar çook şey var ki!.

Aslında her şeydeki câzibe, bizi O’na/O’ndaki câzibeye çağırmalı!, ama biz kullardaki ve şeylerdeki câzibeye takılıp/kapılıp kalıyoruz.

Neden?

Yaratılmış şeyleri “tam, hakkıyla”! bilmiyoruz; onları “kendi başlarına bişey” sanıyoruz; onlardaki câzibe aslında bir “imtihan tuzağı”!; bilgisizlikle bu tuzağa düşüyoruz; bu da şeytan(lar)ın işine = işimize geliyor.

Eşyadaki câzibeye, kuldaki câzibeye, dünyadaki câzibeye kapılıp Rab’den uzaklaşıyoruz; farkına varmadan “ateşe” sürükleniyoruz; ateş bizi arındıracak; çünkü O’nun dışındaki “cazibeler”! bizi kirletiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET